Terörsüz Türkiye'nin başlangıç noktası unutulmamalı

Yılın başında terörün sonlandırılmasına yönelik yeni bir siyasi yaklaşım somutlaştığında bu sütunda "deneyimlerimiz bize ne söyler" başlıklı bir yazı yazmış ve yeniden iyi niyetle başlatılan fırsat penceresinin yanlış bir yöne kanalize edilmemesi gerektiği konusunda şunları belirtmiştim:
"Bu yeni siyasi yaklaşımda; "müzakere", "ön şart", "al-ver", "yol haritası", "taleplerin somutlaşması", "muhataplık", "izlenecek prosedürler" gibi süreçlerin olmadığı vurgulanmasına rağmen, medyada ve kamuoyunda böyle bir beklentinin oluşturulması yeni sorunlara yol açabilir. Mesele karmaşıklaştığında, zamana yayıldığında, konu ile ilgisi olmayan hususlar sepete eklendiğinde, doğrudan tarafı olmayan kişiler kendilerine görev çıkardığında, siyasi menfaat elde etmek isteyen çevrelerin bozucu hamleleri kolaylaşır.
Yakın dönemde, HDP ve PKK'nın heba ettiği bir çözüm süreci var. Devlet ve iktidarın tüm iyi niyetli tutumuna ve risk almasına rağmen terör örgütü ve siyasi uzantısı küresel güçlerin oyun planına göre hareket ettiler. Süreci sabote ederek, kendi çıkarları için kullanmak istediler. Süreç sabote edildiği için başka maliyetler ve yeni sorunlar ortaya çıktı. Deneyimlerimiz bu anlamda önemlidir."
Gerçekten de terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için her anlamıyla yakın dönem tecrübelerimizi tüm yönleriyle hatırlamalıyız.
Terörün tamamen sonlandırılması için çok yönlü çabalar devam ediyor. Bu yeni aşamada süreci sabote edecek eylem ve söylemler konusuna dikkat edilmesi gerektiği en baştan itibaren üzerinde hassasiyetle durulan bir konu. Bu hassasiyet her hal ve şartta devam ettirilmelidir.
Bugünlerde, terörsüz Türkiye ile ilgili gündem; Meclis'te çalışmalarına devam eden komisyon üzerinden şekilleniyor. Buna ek olarak PYD/YPG/SDG'nin Suriye'deki faaliyetleri ve söylemleri de yine eş zamanlı olarak süreçle ilgili tartışmalarda öne çıkıyor.
Hem komisyonun çalışmaları hem de terör örgütünün silah bırakma süreci ile ilgili değerlendirmelerde "odak kayması"na imkan vermemek gerekir. Türkiye'ye özgü bu yeni yaklaşımda, dünya deneyimlerinden farklı olarak, silah bırakma ve örgütün feshi ilk aşamada planlanmıştı. Demokratikleşme ve diğer atılacak adımlarla ilgili tartışmalar, terör sonlandırıldıktan sonra normal siyasi alanın sınırları içinde ve "terörsüz Türkiye siyasi ikliminde" yapılabilecekti.
Son günlerde komisyon üzerinden yapılan tartışmalarda, komisyonun doğrudan gündeminde olmaması gereken meselelerin görüşülmesi gerektiğine dair yaklaşımlar sergileniyor. Buradan bir beklenti oluşturuluyor. Dolayısıyla da, sanki Türkiye'nin tüm sorunlarını bu komisyon çözecekmiş gibi bir algı oluşturuluyor. Bu tür tartışmaların silah bırakma sürecini yavaşlatabileceğini öngörmek gerekir.
Terörün sonlandırılması için 2009'dan itibaren başlatılan çözüm sürecinde dönemin iktidarlarının attığı adımları hatırlatmak -ve o dönemde her türlü adım atılmasına rağmen- terör örgütü ve onun siyasi uzantılarının süreci nasıl sabote ettiğini sürekli göz önünde bulundurmak gerekir. Geçmiş dönemin tecrübesinden yararlanmak, Melis'te çalışmalarına devam komisyonun odağını kaydıracak tartışmaların önlenmesi açısından önemlidir.
Bir önceki dönemde ana hatları ile sıralarsak şu adımlar atılmıştı: