Muhalefet, CHP'nin gölgesinde yaşamak zorunda mı

Meclis'te Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve muhalefet partileri arasında gerçekleşen pozitif diyalog, yeni dönemde siyasetin yön ve yönelimi ilgili tartışmaları yoğunlaştırdı. Ortaya çıkan tablonun "yeni dönemin fotoğrafı" olabileceği değerlendirmelerini çoğalttı.
Meclis'in yeni çalışma dönemine iktidarı yalnızlaştırma görüntüsü vermek isteyen CHP, açılışta oluşan pozitif havadan dolayı, kendisinin yalnızlaştığı eleştirilerine muhatap oldu.
Amaçlananın tam tersi bir durumun ortaya çıkması CHP ve çekirdek destekçilerini öfkelendirdi. Özellikle sosyal medya üzerinden küçük partiler, bu öfke nöbetinin hedefi oldu. Altılı masa sürecinde el üstünde tuttukları DEM, Gelecek ve DEVA partisinin genel başkanlarına ağır hakaretler yapıldı.
Gelecek, DEVA ve Saadet partileri zaten uzun süredir CHP'lilerin hedefindeydi. Ancak eleştiri daha çok Kılıçdaroğlu'nun sorumluluğu ile birlikte yürütüldüğü için, bu partiler sessiz kalmayı tercih ediyorlardı.
DEM Partisi ise diğer küçük partilerden ayrıştırılarak eleştirildi. Kayyum ve bazı DEM'lilerin tutukluluğu hatırlatılarak, DEM Partisi'nin "yanlış yerde" olduğu iddia edildi.
Son ağır eleştiri dalgasında küçük partilerin temsilcileri, "bir daha yaparsanız cevabını alırsınız" minvalinde karşılık verdiler. Ama daha ileri gitmediler. DEM ortayı bulan açıklamalarla süreci geçiştirdi. Halbuki son dönemde benzer hakaretler hiç eksik olmuyor.
CHP'yi destekleyen ve siyasetin sertleşmesinden yana olan çevrelerin muhalefete yönelik bu ağır taarruzu, Özgür Özel'i endişelendirdi. Bu eleştirilerin durdurulması yönünde açıklama yapmak zorunda kaldı.
CHP'nin içinde bulunduğu durum diğer muhalefet için bir fırsat. CHP, muhalefette bir çekim merkezi oluşturamıyor. Çekici faktörlerden daha çok seçmeni itici durumlar daha fazla. Uzun süredir, kriz görüntüsünden çıkamıyor. Yerel yönetimlerle ilgili yolsuzluk, rüşvet ve irtikap iddialarına karşı seçmeni ikna edecek bir tutum geliştiremiyor. Parti içi tartışmalara yoğunlaşıldığı için siyaset üretmeye vakit ayıramıyor.
Böyle olduğu için de, muhalif diğer partilerin de kendi çizgisinin dışında hareket etmesini istemiyor. Muhalefette oluşan boşluğu dolduracak bir partinin öne çıkmasından endişe ediyor. Tüm muhalif partilerin esas gündeminin iktidar ve Erdoğan karşıtlığı olmasını istiyor. Kılıçdaroğlu döneminde kurumsal kimliklerle muhalefetin birleşmesinin işe yaramadığını düşündüğü için tabanda ittifak diyerek, partileri değil, tabanlarını istediğini açıkça gündemde tutuyor.
Bu çerçeveden bakıldığında, CHP'nin bu taktiğinin kendisi açısından bir anlamı olabilir. Çünkü, muhalif siyasal enerjinin dağılmasını ve konforunun bozulmasını istemiyor. Tüm muhalefetin kendisine muhtaç olmasının faydasına inanıyor. Dolayısıyla da esas sorun; CHP'nin şekillendirmeye çalıştığı çerçevenin dışına çıkmayan diğer muhalefet partilerinde.