Muhalefet her konuda olduğu gibi, terörsüz Türkiye konusunda da tutarlı bir siyaset çerçevesi oluşturamadı. Meclis'te Yeni Yol Grubu ve CHP, süreç komisyonunda yer aldılar. "Terör bitsin" dediler, ancak bir devlet politikası olarak başlatılan "terörsüz Türkiye" sürecini günlük siyasetin içine çekmeye çalıştılar. Birçok konu, söylenenin aksine, istismara açık hale getirilmeye çalışıldı.
MHP lideri Devlet Bahçeli silahların bırakılması ile ilgili ilk çağrıyı yaptığında, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de "El yükseltiyorum Devlet Bey, ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum" demişti. Ayaküstü söylenen bu söz, CHP'nin niyetini aslında en baştan belli etmişti.
Bu ilk refleks, meseleye rasyonel bir zeminden bakan ve bütünlüklü bir siyaset izlemeyi vaat eden bir bakış açısı değildi. Günlük gelişmelere göre pozisyon alınacağının ve iktidarın açtığı boşluklarda siyaset yapılacağının en bariz işaretiydi. Öyle de oldu.
Süreçle doğrudan ilgili olmayan konular gündeme getirilmek için fırsat kollandı. Cumhur İttifakı'nda "yaklaşım farklılığı var" dendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın süreci sahiplenmediği iddia edildi. Geçmiş çözüm süreçlerinde doğrudan görev alan aktörlerin, kendi tecrübelerinin de bir sonucu olarak, temkinli hareket etmeleri ve bazı konularda uyarıları amacının dışında yorumlandı.
CHP'li belediyelerde yolsuzluk, rüşvet ve irtikap iddiaları ile ilgili tutuklamaların sonlandırılması isteği, sürece desteğin bir şartı olarak ileri sürdü. Komisyon toplantılarının neredeyse tümünde bu mesele gündeme geldi.
Muhalefet, süreçle ilgili beklentileri yükseltti. Terörün sonlandırılmasını Kürt meselesinin çözümüne indirgedi. Sonradan yapılacak tartışmalar başa alındı. Söylenmeyenler söylenmiş gibi lanse edildi.
Aslında muhalif siyasetin süreçle ilgili tutumu, en nihayetinde İmralı'ya Komisyon'dan bir heyetin gidip gitmemesi meselesinde ifşa oldu. Yeni Yol Grubu ve CHP, bu konudaki toplumsal hassasiyet yüksek olduğu için, AK Parti için maliyet beklentisine girdi. Kararı Komisyon alacak olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda erkenden açıklama yapması istendi.
Muhalefet, terörsüz Türkiye ile ilgili elini taşın altına koyacak süreç gelince yan çizdi. "Erdoğan'ın almadığı riski muhalefet niye alsın" demeye başladılar. Halbuki, Cumhur İttifakı İmralı konusunda bir karar almasa yanlış yaptığını söyleyeceklerdi. Bu son karar bir kez daha, terörün bitirilmesi konusunda muhalefetin politikasının yapıcı olmadığını gösterdi.
İktidarın söylem ve sınırına göre konumlanmak politika üretmek değildir. Kendi vizyonunu tanımlayarak değil, iktidarın açtığı boşluklara göre hareket edenler sadece takipçi olur.
Şimdi kritik bir eşik daha var.

2