"Vefa imandan gelir", biliyorsun değil mi..
11 Temmuz 1921, Pazartesi...
Tüm cephede, Yunan saldırısı başlamıştı.
Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey ve Öğretmenler birliği Başkanı Mazhar Müfit Bey, Mustafa Kemal'in çalışma odasına gelirler.
Hamdullah Suphi Bey seslenir:
"Paşam."
Başını kaldırdı.
"Buyurun" dedi.
Hamdullah Suphi:
"Mazhar Müfit Bey'in başkanı olduğu Öğretmenler Derneği, birkaç gün sonra Ankara'da toplanacak...
Savaşın yoğunlaştığı bir sırada, böyle geniş bir toplantı size ayak bağı olabilir.
Uygun görürseniz erteleyelim."
Mustafa Kemal Paşa:
"Hayır, hayır, ertelemeyin...
Cahillikle, ilkellikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir.
Toplantıya katılacağım ve bir konuşma yapacağım."
16 Temmuz 1921, Cumartesi...
Öğretmenler Kongresi (Birinci Maarif Kongresi) Öğretmen Okulu salonunda toplandı.
Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, kısa bir açış konuşması yaptı.
Mustafa Kemal Paşa kürsüye gelir.
Erkek ve kadın öğretmenler ayrı ayrı sıralardaydı.
Kadınların yan, arka ve ön koltukları boş bırakılmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, bu oturma düzeninden rahatsız olmuştu.
Konuşmaya başladı:
"Muhterem hanımlar, efendiler!
Bu savaş günlerinde bile, dikkat ve özenle işlenip çizilmiş bir milli eğitim programı yapmak için çaba sarf etmeliyiz...
Şimdiye kadar sürdürülen eğitim yöntemlerinin, milletimizin tarihi gerilemesinde en önemli bir etken olduğu inancındayım.
Milli Eğitim Programı derken, hurafelerden, yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden uzak, tarihi ve milli karakterimize uygun bir kültürü kastediyorum..."
Tüm katılımcılar, ayağa kalkarak alkışladı...
Mustafa Kemal Paşa, Mazhar Müfit Bey'i çağırdı ve şunları söyledi...
Herkesin duyacağı şekilde:
"Kongreye, hanım öğretmenlerimizi de çağırdığınız için sizi kutlarım.
Ama hanımefendileri niye böyle ayrı oturttunuz
Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk hanımlarının faziletine mi
Bir daha, böyle bir ilkellik görmeyeceğimi ümit ederim."
Mustafa Kemal Paşa, kadının toplumda henüz yeri yokken, savaşta kadın erkek eşitliğinden söz ediyordu.
Başkomutan, 40 yaşındadır...
Mustafa Kemal Paşa'nın, bu konuşmayı yapmasından 104 yıl sonra...
2 Mayıs 2025...
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Cuma hutbesinde...
"Kadın erkek arkadaşlığı, flört, dostluk, sohbet gibi heveslerle başlayan arkadaşlıklar gençleri zinaya sürükler" denildi.
Aynı Diyanet, küçük yaşta zorla evlendirilen kız çocuklarından, tarikat evlerinde tacize uğrayan kızlardan hiç söz etmez...
Eski Türklerde kadın, hatun olarak hakanın yanında yer alırdı.
Toplumda, aktif rol oynardı.
Zamanla, din kurallarının etkisiyle, kadın toplumdaki konumunu kaybeder.
Cumhuriyet ilan edildiğinde, kadının adı yoktu.
17 Şubat 1926...
Medeni Kanun'la, kadın erkek eşitliği sağlandı.
Kadın hakları, Atatürk Cumhuriyeti'nin önemli bir parçası oldu.
1934'te, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi.
Fransa 1944'te; İtalya, Japonya 1945'te; Belçika 1948'de; İsviçre 1971'de kendi kadınlarına bu hakkı verirler.
Kadın haklarında, Türkiye Avrupa'da 7'nci, dünyada 12'nci sıradaydı.
"Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın"