12 Ekim 1922...
Saltanat kaldırılmadan önce, Rauf (Orbay) Mustafa Kemal'i ve Ali Fuat (Cebesoy) Paşa'yı, Refet Paşa'nın Keçiören'deki evinde toplantıya çağırır.
Toplantıda Rauf Bey; Meclis'in, saltanatın ve belki de hilafetin ortadan kaldırılacağı söylentisi nedeniyle kaygı ve üzüntü içinde olduğunu belirtir.
★★★
Mustafa Kemal, bu en yakın üç arkadaşına, ayrı ayrı, padişahlık ve halifelik konusundaki düşüncelerini sorar.
Aldığı yanıtlar, daha işin başında karşılaşacağı zorlukları gösteriyordu.
★★★
Rauf Bey'in yanıtı dikkat çekicidir:
"Ben saltanat makamına ve hilafete vicdan ve duygu bakımından bağlıyım... Padişaha bağlı kalmak borcumdur. Halifeye bağlılık ise terbiyem gereğidir..."
★★★
Refet Paşa, Rauf Bey'in görüşlerine tümüyle katıldığını söyler.
Türkiye'de "padişahlıktan, halifelikten başka bir yönetim biçimi söz konusu olamaz" der.
★★★
Ali Fuat Paşa ise, Mustafa Kemal Paşa'yı desteklemez. Kaçamak yanıt verir:
"Moskova'dan yeni geldim. Kamuoyunun genel düşüncesini incelemeye zaman bulamadım."
★★★
Oysa...
İstiklal Savaşı'nın başlangıcında, Vahdettin hem Mustafa Kemal'in hem de bu üç arkadaşının idam kararını onaylamıştı.
Padişah İstiklal Savaşı'nda isyanlar çıkartmış, İngilizlerle işbirliği yapmıştı.
★★★
En önemlisi...
Meclis, 20 Ocak 1921 Anayasası'nda, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir..." hükmünü kabul etmiş ve saltanatı yönetim dışına çıkarmıştı.
Bütün bunlara karşın, en yakınında bulunan insanlar şimdi, padişahı koruyan bir tutum sergiliyorlardı.
★★★
Batı'ya hayran mandacılar, padişahlık ve halifelik düzenini korumak isteyen tutucular, yaşadığı koşulları kavrayamayan "aydınlar" kalabalığı ise ayrı sorundu.
Hatta, Mustafa Kemal'e, padişah ve halife olmasını önerenler vardı.
Özetle, İstiklal Savaşı'nda var olan hedef birliği dağılmış, yol ayrımına gelinmişti.
★★★
İzmir'in alındığı günlerde, o karmaşık ortamı Falih Rıfkı Atay şöyle kaleme alır:
"Mustafa Kemal'in rakiplerinin yüzleri, 'Ah bir kurşun, son bir kurşun göğsüne saplanmaz mı' der gibi sapsarıydı. Hırs ve kinin ihanetle götürdüğü bu insanlar, şimdi bile, o günün anısını söndürmeye uğraşmıyorlar mı.."
★★★
Hemen her yerde, saltanat ve hilafeti koruyup güçlendirme amacında olan insanlar ortaya çıkıyordu.
Meclis'te, "Yunanlardan kurtulduk, bakalım Mustafa Kemal'den nasıl kurtulacağız" diyebilen milletvekilleri bile ortaya çıkmıştı.
★★★
Fakat, Paşa kararlıydı...
Uzun zaman önce, saltanatı ve halifeliği kaldırmaya zaten karar vermişti.
★★★
İşte, bu fırsatı, İngiltere'nin bir yazısı verdi.
İngilizler, Lozan Barış görüşmeleri için, 16 Ekim 1922'de Vahdettin'e bir yazı gönderdiler. Lozan'a bir heyet göndermesini ve bu daveti Ankara'ya bildirmesini istiyorlardı.
★★★
İngiltere, İstiklal Savaşı'na karşı işbirliği yaptığı Vahdettin'i, Türkiye'nin meşru temsilcisi sayıyordu.
Demek ki, artık saltanatın kaldırılmasının zamanı gelmişti.
★★★
30 Ekim 1922'de Meclis başkanlığına, Mustafa Kemal'in de imzasının bulunduğu 80 imzalı bir önerge verildi.
Önergede:
"Osmanlı İmparatorluğu'nun artık yıkıldığı, yeni bir Türk devletinin doğduğu, anayasal düzen ile egemenlik haklarının millete ait olduğu" belirtiliyordu.
★★★
1 Kasım 1922...
Mustafa Kemal Meclis'te, yönetim sistemleriyle din arasındaki ilişkileri bilimsel olarak açıklayan, etkili ve ayrıntılı bir konuşma yaptı.
Milletvekilleri arasında, uzun tartışmalar oluyordu.

6