Özellikle son yirmi yılda, "Kürt Sorunu" rüzgârı estirildi.
Nedir bu "Kürt Sorunu"..
★★★
PKK terör örgütü, Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli yurttaşları mı temsil ediyor
Yoksa...
PKK, bazı dış güçlerin maşası mı
İç Anadolu'da, Batı Anadolu'da ve diğer bölgelerde yaşayan milyonlarca "Kürt kökenli" yurttaşımız silaha sarılmadı.
Ve "Kürt kökenli" yurttaşlarımızın büyük bölümü, PKK'yı desteklemedi.
★★★
Dünya terörle mücadele tarihi, lojistik desteği (para, gıda, silah, cephane, elbise, istihbarat, ilaç gibi) kesilen bir terör örgütünün, en fazla altı ay sonra dağılmaya başladığını yazar.
Kurulduğu tarihten bugüne, ABD, PKK'ya her türlü desteği sağladı.
ABD, desteğini kesmiş olsaydı, şu anda PKK olur muydu
Kesinlikle olmazdı...
★★★
Önce, bir gerçeğin altını çizelim...
Mevcut iktidar, 2002'de Türkiye'nin yönetimini devraldığında, PKK'nın gücü zayıflamış ve dağılma noktasına gelmişti.
2002 yılı boyunca şehit sayısı, altı güvenlik görevlisidir.
Yani, terör aslında 2002 yılında bitme noktasındaydı.
★★★
2003'ten itibaren uygulanan politikalarla, PKK terör eylemleri arttı ve zirveye tırmandı.
Bu arada, ABD'nin "Büyük Orta Doğu Projesi" yolculuğu başladı.
★★★
ABD için PKK, özellikle Suriye'de vazgeçilmez bir aktör oldu.
Terör, küresel stratejinin bir topuzudur.
Ve PKK, yıllardır bu amaçla beslenir.
★★★
2009'da, "Demokratik Açılım Süreci" başlatılır.
2013'te, "İkinci Açılım Süreci" başlatılır.
"Açılım" süreçleri çok önemliydi.
ünkü, her süreçten sonra iktidar açısından yaşamsal önemde seçimler vardı.
★★★
Bu "Açılım" süreçlerinde, PKK şımartılır.
İmralı'daki terörist başı, çözümün anahtarı durumuna getirilir.
Ve terör örgütü altın çağını yaşar.
★★★
Ve 2025'te...
"Terörsüz Türkiye" süreci başlatılır.
★★★
"Terörsüz Türkiye" süreci, Türkiye için çok önemliydi...
2028 veya öncesinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için, Cumhurbaşkanı'nın tekrar adaylığı söz konusuydu.
Terörist başı, yine anahtar rolündedir.
★★★
Bu süreçte...
Silah bırakıyormuş algısı öne çıkan, ama gerçekte silah bırakmayan, daha da güçlenen PKK, gücünün zirvesine doğru tırmanır.
★★★
Bu arada, eş zamanlı olarak...
ABD'nin "Büyük Orta Doğu Projesi" yolculuğunda, sıra artık İran ve Türkiye'ye gelmiştir.
★★★
Ve dillerden düşürülmeyen, "Kürt Sorunu" söylemi...
Eğer sorun, "etnik" ise...
Hakkari'den veya Şırnak'tan göç eden bir Kürt kökenli yurttaşımız, neden aynı kültürel kimliğe sahip Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi bölgesine gitmez.
Neden İstanbul'a, İzmir'e, Antalya'ya, Adana'ya yerleşir.
★★★
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu, diğer bölgelere göre daha az gelişmiştir.
Kişi başına düşen gelir daha azdır, gelir adaletsizliği daha fazladır.
İşsizlik, eğitimsizlik çok daha yüksektir.
ok doğru...
★★★
Gerçekte sorun, etnik değil bölgeseldir.
Sadece bazıları için, "etnik" yani "Kürt" sorunudur.
"İkinci Cumhuriyetçi"ler, "Yetmez ama Evetçi"ler, "Eski sol, yeni liberal"ler, işleri Lozan'la altüst olan emperyalistler ve işbirlikçiler için etniktir, yani "Kürt" sorunudur.
Kemalizm'i yadsıyan, Atatürk'ün milliyetçilik anlayışını kavrayamayan çeyrek eğitimliler için "Kürt" sorunudur.
★★★
Peki, Atatürk'ün "Kürt" sorununa ilişkin düşüncesi neydi
16-17 Ocak 1923'te, Kürt sorunu hakkındaki görüşünü açıklar:
"Bizim ulusal sınırlarımız içinde, Kürt unsurları öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede kaybede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye'yi mahvetmek gerekir.
Örneğin, Erzurum'a giden, Erzincan'a, Sivas'a giden, Harput'a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir."
★★★
Devam eder Atatürk:
"Şimdi TBMM hem Kürtlerin hem Türklerin yetkili temsilcilerinden oluşmuştur. Ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve yazgılarını birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmek, doğru olmaz."
★★★