Müslüman olmayana Türk denmez, öyle mi

Ali Fuat Cebesoy, "Sınıf Arkadaşım Atatürk" adlı anılarında arkadaşının gözyaşlarını şöyle anlatır:

"Trablusgarp Savaşı başlamıştı. Adriyatik sahilinde toplanacak ordunun kurmay heyetine atanmıştım.

Oraya giderken Selanik'e uğradım. Üç yıldır görmediğim arkadaşım Mustafa Kemal'e, iki gece misafir oldum.

Mustafa Kemal, Trablusgarp'a gidiş hazırlığını yapıyordu. İki gün sonra İstanbul'a hareket edecekti.

Ertesi gün akşamüstü beraberce Beyazkule Bahçesine gittik... Mustafa Kemal'in bu akşam üzüntülü bir hali vardı..."

"Sende bir şey var dedim, ne oldu"

"Bir şey yok' dedi. 'Fakat üzüntülüyüm.' Doğup büyüdüğüm Selanik, acaba Türkler elinde kalacak mı

Ben eğer Trablus'tan dönersem, yine buralara gelebilecek miyim"

"Ne demek istiyorsun"

"Gözleri nemlendi."

"Korkuyorum Fuat, korkuyorum."

"Mustafa Kemal içini çekerek:"

"Ah Selanik, seni bir daha Türk olarak görebilecek miyim dedi."

"Baktım, ağlıyordu. O altın sarısı saçlarını okşadım. Teselli etmeye çalıştım.

Ben, Mustafa Kemal'in bütün ortak hayatımız boyunca bu derece üzüntülü olduğunu görmedim."

Şairin dediği gibi, "İnsan yaşadığı yere benzer."

Mustafa Kemal, Selanikli'ydi.

İnsanın gerçek anavatanı, çocukluğudur derler.

Doğduğu Selanik'in toprağına, suyuna, havasına benziyordu...

Gerçekte...

Osmanlı, bir Balkan devleti olarak gelişip, büyüdü.

Selanik, 1430'da Osmanlı toprağı oldu.

İstanbul 1453'te; Trabzon 1461'de; Rize 1470'te; Urfa 1517'de Osmanlı topraklarına katıldı.

Yani, Selanik'ten çok sonra...

Falih Rıfkı Atay der ki;

"Mustafa Kemal Makedonya'da doğdu, büyüdü.

Makedonya, 17'nci yüzyılın sonuna kadar Viyana kapılarına giden Osmanlı ordularının fetih destanları havası içindeydi.

Makedonya'da yerleşen Türklerin bir adı da 'Evlad-ı Fatihan', Fatih'in çocuklarıydı."

"Evlâd-ı fâtihân", Anadolu'dan göç ettirilip Balkanlara yerleştirilen Türkler için kullanılır.

Gel zaman, git zaman...

Son dönemde...

Bir rüzgâr estirilmeye başlandı:

Balkanlar'dan gelenlerle, Suriyeli veya diğer göçmenleri mukayese rüzgârı...

Oysa...

İstiklal Savaşı'nın çekirdek kadrosu, Balkan Türkü'dür.

Başkomutan Atatürk, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin Altay, Kazım Özalp, Fuat Bulca, İzzettin Çalışlar, Zeki Soydemir, Şükrü Naili Gökberk, Derviş Vardar, Sıtkı Ülke, Nuri Conker, Salih Omurtak, Salih Bozok gibi kahramanlar -ve daha niceleri- Balkan Türkü'dür. Fethi Okyar Balkan Türkü'dür.

Cumhuriyeti kuran çekirdek kadro, Balkan Türkü'dür.

Bugün camide ezan okunuyorsa, Şanlı Bayrak dalgalanıyorsa, bunu Balkan Türkü'ne borçludur bu millet.

O olmasaydı, ne vatan olurdu ne de makam.

40'tan fazla ülkeye 100'ün üzerinde ziyaret yapan...

Ama...

Makamından sadece 11 kilometre mesafedeki Anıtkabir'e, bir kez bile gitmeyen, Diyanet İşleri Başkanı belki bilmeyebilir...

Diyanet İşleri Başkanlığı'nı, Selanikli Atatürk kurmuştur.

Son dönemde, yine bir söylem rüzgârı estiriliyor.

Bilinçli...

"Müslüman olmayana Türk denmez" söylemi, gün geçtikçe yaygınlaşıyor.

Cehalet, bilinçli bir tercih elbette.