Merkel'den Meloni'den Türkiye'ye teşekkür yağmuru

24 Mart 1915, akşamüstü...

110 yıl önce...

Savunma Bakanı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'dır.

Alman General Liman von Sanders, hem Alman Islah Heyeti Başkanı'dır, hem de 1'inci Ordu Komutanı'dır.

Enver Paşa, Çanakkale Cephesi için yeni kurulan 5'inci Ordu Komutanlığı'nı Sanders'e teklif eder.

Sanders, hemen kabul eder.

Sanders'in ilk işi, Çanakkale'de Türk komutanların hazırladıkları savunma planını değiştirmekti.

Yarbay Mustafa Kemal dahil, Türk komutanları buna şiddetle itiraz ederler.

Enver Paşa'ya, bu konuda mektup gönderirler.

Enver Paşa, Türk komutanları dinlemez.

Alman hayranlığı ağır basar.

Ve, Alman Ordu Komutanı'nın savunma planı uygulanır.

Sanders Paşa, Alman çıkarlarını gözetiyordu.

Alman Genelkurmay Başkanı General von Moltke, 10 Ağustos 1914'te Enver Paşa'ya bir yazı göndermişti.

Şöyle diyordu:

"Osmanlı müttefikin vazifesi, mümkün olduğu kadar çok Rus ve İngiliz kuvvetlerini bağlamak..."

Alman Genelkurmayı için önemli olan, İngiliz ve Fransız kuvvetlerini mümkün olduğu kadar Batı Cephesi'nden uzakta tutmaktı.

Alman Ordu Komutanı'nın savunma planı sayesinde, ne mi olur

Türk Ordusu, yaklaşık 500 bin İngiliz ve Fransız kuvvetini Çanakkale Cephesi'nde tutar.

Bu yüzden, Çanakkale Muharebeleri 260 gün sürer.

260 günde şehit, yaralı, esir dahil Türk Ordusu 214 bin kayıp verir.

Almanlar. Batı cephesinde rahatlamıştı...

Ama...

Almanların bu tuzağı sonucunda; Türk kanı oluk oluk akıtılmıştı.

Yıl 1979...

Sovyet Ordusu, Afganistan hükümetinin çağrısı üzerine Afganistan'a müdahale eder.

Pakistan, bölgede lider olma ihtirasıyla, Afganistan'ı nüfuzu altına almak ister.

Bu amaçla, ABD'yle işbirliği yapar ve 4,5 milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul eder.

Sığınmacılar, Pakistan'da etkili bir güce ulaşır.

Pakistan, etnik ve mezhep çatışmalarının süreklilik kazandığı, toplumda derin bölünmelerin yaşandığı bir ülke konumuna gelir.

Toplum ve medya radikalleşir.

Siyasi İslamcılık, Pakistan ordusunda ve diğer devlet kurumlarında yaygınlaşır.

1980'lerde Hindistan'la yarışan ve nükleer güç sahibi Pakistan, bir daha istikrar yüzü göremez.

Sığınmacıların, Pakistan'ın sosyal hayatını tehdit ettiği, ancak 30 yıl sonra anlaşılır

İş işten geçmiştir artık...

1980'ler...

Lübnan, Orta Doğu'nun Fransa'sıydı...

Başkent Beyrut, Orta Doğu'nun Paris'i...

1980'lerde Lübnan, çok sayıda Filistinli mülteci kabul etti.

Aynı dili konuşan, gelenekleri aynı olan Filistinliler...

Lübnan, o günden bugüne gün yüzü görmedi.

Ve, çökmüş ülke konumuna geldi.

16 Aralık 2013...

AB, Suriyeli sığınmacıların Türkiye'de kalmalarını sağlamak için, Türkiye ile "Geri Kabul Anlaşması" imzaladı.

Türkiye'ye; "Suriyeli göçmenleri ülkende tut, kaçanları sana iade edebileyim, anlaşmanın uygulanmasında da mali destek sağlarım" dedi.

Anlaşma gereği, Türkiye vatandaşlarına AB ülkelerine girişte vize serbestliği getirilmesi bekleniyordu.

Vize serbestliği hiç gerçekleşmedi ama, göçmenler Türkiye'de tutuldu.

Merkel de, zaten Türkiye'nin AB üyeliğine karşıydı.

20 Mart 2016...

Türkiye ile AB arasında, "Düzensiz Göçmenlerin Geri Kabul Anlaşması" imzalandı.

Bu iki anlaşma...

Göçmenlerin, Türkiye'den Avrupa ülkelerine gidişini engelledi.

Türkiye'ye göçmen geldi, ancak Avrupa'ya gidemedi.

Çünkü, AB ve Batı için tehlikeli olan göçmenler, Türkiye için değildi (!)...