En sıkıntılı günler: Milli Egemenlik yolculuğu
Osmanlı Devleti'nde toprak kaybı ve çekilme, 1683'te İkinci Viyana bozgunuyla başlar.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda, Tuna vilayetleri elden çıkar.
1912-1913 Balkan Savaşı'nda, Osmanlı Devleti 400-500 yıl hüküm sürdüğü Balkan topraklarını 4-5 haftada kaybeder.
Her yüz yıla, bir hafta...
Manastır, Üsküp, Selanik tek kurşun atılmadan düşmana teslim edilir.
30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'yla, 620 yıllık Osmanlı Devleti fiilen sona erer.
Ve, Türk topraklarını işgal dönemi başlar.
19 MAYIS 1919 YOLCULUĞU
15 Mayıs 1919'da Yunanlar, Küçük Asya Seferi hayaliyle İzmir'i işgal ederler.
19 Mayıs 1919'da, Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'da Milli Mücadele yolculuğu başlar.
Lider, 38 yaşındadır.
Samsun'a ayak bastıktan sadece üç gün sonra, 22 Mayıs 1919'da bir rapor hazırlar.
Raporda, dikkat çekici bir madde vardır:
"Millet milli egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır."
Bu maddeyle, milli iradeyi temsil edecek bir meclisi işaret eder.
Cumhuriyet'in işaret fişeğidir.
2122 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi yayımlanır.
"Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" maddesi, yine meclisi ve milli iradeyi işaret eder.
KONGRELER
23 Temmuz-7 Ağustos Erzurum Kongresi kararlarında, "Milli kuvvetleri etkin ve milli iradeyi hâkim kılmak esastır" cümlesi, meclise giden yolda önemli bir halkadır.
Erzurum Kongresi'nde Temsil Heyeti oluşturulur ve başkanlığına Mustafa Kemal Paşa getirilir.
Millî Mücadele'nin lideri ortaya çıkmıştır.
4-11 Eylül 1919'da toplanan Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi kararlarını kabul eder.
ANKARA YOLCULUĞU
Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti, 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelirler.
Neden Ankara
İngilizlerin desteğindeki Yunan Ordusu, İzmir'den başlayarak Batı Anadolu'yu işgal ediyordu.
Hedefi Ankara'ydı.
Ankara'nın, trenle hem İstanbul'a hem de diğer cephelere bağlantısı vardı.
Ünlü Times gazetesi, Mustafa Kemal'in Ankara'ya gelişini şöyle yazar:
"Bütün dünyanın kuvvetine karşı ulusal bir hareket yaratmak... Ne çocukça bir hayal..."
Millî Mücadele karşıtı İstanbul Basını da, aynı fikirdedir.
Refik Halit Karay şöyle yazıyordu:
"Bir patırtı, bir gürültü. Beyannameler, telgraflar... Sanki bir şeyler oluyor, olacak... Düşün, blöfün sırası mı Hangi teşkilat, hangi kuvvet, hangi kahraman Kuzum Mustafa, sen deli misin"
Mustafa Kemal'in bu çocukça hayali...
İkinci Viyana bozgunuyla başlayan 238 yıllık çekilmeyi durduracak ve işgal kuvvetlerinin hedeflerini yerle bir edecekti.
Kutsal bir hayaldi bu...
Mustafa Kemal'in deli mi yoksa strateji ustası mı olduğunu, çok değil iki yıl sonra tüm dünya anlayacaktı.
Mustafa Kemal, gerçekten deli miydi
Büyük İskender'i, Hannibal'ı, Sezar'ı, Napolyon'u kıskandıracak ölçüde deliydi...
"Çılgın Türk"...
MECLİS'İN ANKARA'DA TOPLANMASI
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart 1920'de bir genelge yayımlar.
Genelgede; milletin yeniden seçeceği temsilcilerden ve İstanbul meclisi vekillerinden Ankara'ya gelebilenlerden, yeni meclisin kurulacağı belirtilir.
Milletin lideri, Meclis'in toplanma sürecini NUTUK'ta şöyle anlatır:
"Büyük Millet Meclisi'nin toplanmasını ve açılmasını sağlamaya çalıştığımız günlerde, bizi en çok uğraştıran; Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesindeki yerlerden başlayıp Nallıhan, Beypazarı üzerinden Ankara'ya yaklaşacak gibi görünen gericilik ve isyan hareketleri olmuştur...
Bunun için Meclis'in açılmasında acele ediyordum...
Meclis'in, Nisan'ın 23'ünde Cuma günü açılmasına karar verdik."
Mustafa Kemal, tüm yetkileri elinde toplayabilirdi.
Bunu yapmadı...
Anadolu'daki isyan hareketlerine rağmen, Meclis'in açılması için büyük çaba harcıyordu.
MECLİS'İN AÇILMASI
Mustafa Kemal Paşa, 21 Nisan 1920'de askeri ve sivil makamlara bir telgraf gönderir.
Meclis'in açılacağını müjdeler:
"Tanrı'nın yardımıyla, Nisan'ın 23'üncü günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden sonra bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun başvuracağı en yüce kat, adı geçen Meclis olacaktır."
Mustafa Kemal Paşa Meclis'i, tüm askeri ve sivil makamların bağlı olacağı en yüce kurum olarak görmektedir.
Padişahta, tek kişide toplanan yetkileri Meclis vasıtasıyla millete devredilecekti.
Yani, kul yerine, değerli birey ortaya çıkıyordu.
23 Nisan 1920 Cuma günü...
Türkiye Büyük Millet Meclisi, büyük bir törenle açılır.
Önce Hacıbayram'a gidilir, namaz kılınır, kurbanlar kesilir.
Meclisin dışında ve içinde dualar okunur.
Ankara'daki marangozlar Meclis kürsüsünü yaparlar.
Anadolu işgal edildiğinden, kürsüye siyah örtü konulur.
Isınmak için, ortaya sac soba kurulur.
Ankara Öğretmenler Okulu'ndan, vekillerin oturmaları için öğrenci sıraları getirilir.
Aydınlatma için kahvelerden, bir petrol lambası bulunur.
24 Nisan 1920, Cumartesi...
Mustafa Kemal Paşa, TBMM Başkanlığı'na seçilir.
39 yaşındadır...
Lider, uzun bir konuşma yapar:
"Derhal memleketin kaderini üzerinize alınız. Bu Meclis tam anlamıyla sorumludur. Millet bizi bunun için gönderdi; bizi buraya beş kişinin eline milleti terk edelim diye göndermemiştir."
Konuşmasında, Meclis'in üstünde herhangi bir güç olmadığını kesin çizgilerle belirtir.
MECLİS AÇILDIĞINDA DURUM
Meclis açıldığında, Türkiye'de 200 bin kişilik istila ordusu bulunuyordu.
Bu sayılara, doğudaki Ermeni ordusu, Batı Anadolu'daki Rum, Ermeni ve Müslüman çeteleri ile işgalcilerle birlikte hareket eden Kuvay-ı İnzibatiye, Anzavur Kuvveti ve isyancılar dâhil değildir.
MUSTAFA KEMAL'E İDAM KARARI VERİLMESİ
İstanbul Hükümeti'nin Harp Divanı, Mustafa Kemal'i 11 Mayıs 1920'de idama mahkûm eder.
Padişah Vahdettin, idam kararlarını gecikmeden, 24 Mayıs 1920'de onaylar.
Ardından, 15 gün içerisinde Mustafa Kemal'ine arkadaşları idama mahkûm edilirler.
Padişah Vahdettin, sadece bununla kalmaz...
Dönemin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah'ın verdiği fetvalar, İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu'ya atılır.
İşbirlikçi gazetelerde yayımlanır.
Fetvaların özeti şöyledir:
"Padişahın izni olmadan işgalcilere karşı duranları tek tek veya topluca öldürmek, din gereği ve görevidir! Milliyetçi öldürenler gazi sayılır, bu yolda ölenler şehit!"
MUSTAFA KEMAL'İN EN SIKINTILI GÜNLERİ
Mustafa Kemal Paşa, bugünlerde hayatının en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır.
Şevket Süreyya Aydemir, o günleri tarihe not düşerek anlatır:
"Ankara dışında bir tepenin üzerinde iki katlı, soğuk ve çıplak okul binasına kapanarak, gece gündüz didinen, çaba harcayan bu Tek Adam, o günlerde, denebilir ki, kaderiyle tek başına boğuşuyordu.
Ne askeri ne ordusu vardır.
Dünyanın en büyük devletlerine karşı çıkmıştır.
Padişah onu asi ilan etmiş, başını getirene ödül koymuştur...
Ankara Ziraat Okulu'na dört yandan, azgın bir kin ve düşmanlık dalgası gelmektedir."
Halide Edip, o günleri şöyle kaleme alır:
"Genellikle birkaç saat uyuyabilmek için sabahın erken saatlerinde odalara çekilirdik. Fakat uyumak mümkün olmazdı.
Hilafet Ordusu mensuplarının ne zaman bizim yerimizi de basıp, yatağımızda bizi boğazlayacağını tahmin edemiyorduk...
Mustafa Kemal Paşa'yı o günlerdeki kadar yorgun, üzgün ve bazen de ümitsiz görmüş değilim."