ABD (İsrail) - İran savaşı mı
1978 Ağustos'unda, CIA tarafından Beyaz Saray'a bir rapor sunulur.
İran'da, bir devrim olasılığının bulunmadığı yazılıyordu.
CIA yanılmıştı.
Birkaç hafta içerisinde, sokak gösterileri başladı.
İran Şah'ı Muhammed Rıza Pehlevi, Ocak 1979'da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Mısır'a gitti.
1980'de, Mısır'da sürgündeyken hayatını kaybetti.
Paris'te sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni, 1 Şubat 1979'da İran'a döndü.
Yaşlı bir mollanın iktidarı ele geçirerek, İran'ı bir İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürebileceğine CIA içinde ihtimal veren yok gibiydi.
CIA Direktörü Turner, bu konuda şunları söylüyordu:
"Humeyni'nin kim olduğunu, hareketin hangi boyutta destek bulduğunu çözemiyorduk. Açıkçası resmen ayakta uyuyorduk!"
Humeyni'nin yönetimi devralacağını hisseden bazı devlet görevlileri ve özellikle iş adamları önce servetlerini yurt dışına transfer etmiş, sonra da kendileri kaçmışlardı.
Kaçamayanlara gelince...
Haftalar ve aylar içerisinde, aralarında eski başbakan, bakanlar, generaller ve üst düzey bürokratların da olduğu yüzlerce kişi, binaların damlarında kurşunlanarak idam edildiler.
Bu kişilerin kanlar içinde yerde yatan bedenlerinin fotoğrafları, gazetelerde günlerce çarşaf çarşaf sergilendi.
Devrim acımasız, fotoğraflar ise iğrençti.
ABD, İran için "Şeytan ve Düşman" olmuştu.
İran ise, ABD ve İsrail için artık ezeli düşmandı.
ABD'nin Orta Doğu'daki en büyük kaybı da, İran'dı.
Humeyni'nin yönetime el koymasından hemen sonra, Başbakan Ecevit, Humeyni'ye iyi niyet mesajı gönderdi.
İran'ın Türk Büyükelçisi Turgut Tülümen'di...
Hem Ecevit'in mesajını iletmeye ve hem de Humeyni'nin görüştüğü ilk büyükelçi olmaya önem veriyordu.
Tülümen, kabul edilişini şöyle yazıyordu:
"15 Şubat 1979 akşamı, Humeyni tarafından, karargâh binası olarak kullandığı okulun bir salonunda kabul edildim.
Bu şekilde, yeni rejimi de tanımış oluyorduk...
Kabul yerinin girişinde ayakkabılarımızı çıkardık...
Humeyni eliyle sol tarafı gösterdi. Hepimiz yere bağdaş kurmuştuk."
Gel zaman, git zaman...
1979'dan 22 yıl sonra, Eylül 2001...
ABD Savunma Bakanlığı yedi ülkenin dağıtılmasını emreden bir belge üzerinde çalışıyordu.
Dönemin NATO Komutanı, ABD'li Orgeneral Wesley Clark bu belgeyi görünce büyük şaşkınlık yaşar.
Clark, ABD Başkan aday adayı iken, 2007 yılında TV'de yaptığı bir röportajda, canlı yayında bu belgeyi açıklar:
"11 Eylül'den 10 gün sonra, Pentagon'a gidip Savunma Bakanı Rumsfeld ve yardımcısı Wolfowitz'i gördüm.
Alt kata indim. Generallerden biri beni içeri çağırdı...
O sıralar, Afganistan'ı bombalıyorduk.
'Hâlâ Irak'la savaşa girme durumunda mıyız' diye sordum.
'Daha da kötüsü' dedi.
Masasına uzandı, bir kâğıt aldı.
'Bunu az önce yukarıdan aldım.'
Irak'la başlayıp, Suriye, Lübnan, Libya, Somali ve Sudan'la devam edip İran'la bitecek yedi ülkeyi nasıl ele geçireceğimizi anlatan bir not..."
Kaç ülke parçalandı
Altı...