Şapka deyip geçmeyin (59)

"Şapka Deyip Geçmeyin" başlığı altında işlediğimiz, "hizmet içi eğitim" mahiyetindeki yazılarımız, hitâma ermek üzere.

Diziye başlarken, bazı kardeşlerimiz "Hoca, bu konuda ne yazacak ki bir 'seri' olsun" diye taaccüp etmişlerdi. Sorular, sataşmalar, itirazlar ve serbest çağrışımlarla şumûlünün genişleyeceğini tahmin ediyordum, ama mevzuun bu kadar velûd olacağını düşünmemiştim.

"Şapka" çok acip bir kanuna da mevzu olmuştur.

Falih Rıfkı, ankaya'da: "...Kuvayı Milliye kalpaklıydı. Ordusu¬nun İzmir'e girdiğinin haftasında bütün iç sokaklar, Anadolu'ya geçen Rumların başlarından attıkları şapkalarla kaldırım gibi döşeliyken, halkın Anadolu'dan gelen kalpağa selâm verdiğini görmüştüm..." der.

Sokakları kaldırım taşları gibi dolduran bu şapkalar meğerse "Türk Milleti'nin ikti-sap(!) etmiş olduğu" bir şeymiş. Sadece Bursa Mebusu Sakallı Nurettin Paşa'nın itiraz ettiği kayıtlara geçen 671 sayılı Şapka İktisası kanunu 25/11/1925'te mer'iyete girmiş, Türk halkının millî(!) serpuşu şapka olmuştur.

Üst sınırı 3 ay hapis olan (o da 1939'da konmuş) şapka için nice adamlar hatta bir kadın bile idam edilmiş, Hamidiye Zırhlısıyla Rize bombalanmıştır.(Bu bombalamanın 1925 yılına ait İtalyan Corriere della Sera gazetesindeki haberin fotografı Kadir andarlıoğlu'nca neşredilmişti.)

Falih Rıfkı, boşuna dememiş: "Bu, başlık değil baş davasıydı."

«««

Biz şapkanın imlâsına dönelim.

Şapka deyip geçmeyin!-1'de (28/5/2024) şapkanın nerelerde kullanılıp nerelerde kullanılmaması gerektiğini işlemiş ve serinin diğer yazılarında da bu meseleye zaman zaman temas etmiş, "Anlatım Bozuklukları"nı işlediğimiz çoğu yazıların sonunda da "Şapka Sehviyle Hitam" diyerek şapkasız yazımın yol açtığı pürüzlere dikkat çekmiştik.

Son zamanlarda şapka sehivlerimiz çoğaldı: "...hak ile batılın; münafıkâne bir şekilde; nâsib olmadı; mimari tarzları; Katil varis olamaz, makâm, kâbiliyet, rakım(yükselti)..."

Hatta Üstaddan iktibasların yer aldığı Lâhika sayfasında "îkâ, kânundur, gâyet, bekâsıyla ibkâ " gibi kelimelerde şapka kullanılarak kaf'ları kef okutacak hatalar yapılmıştı.

"Kâtip, kâğıt, kâfur, Kâbil ; gâvur, nigâr, girizgâh, kıblegâh" gibi "k,g" sessizlerinden sonraki seslilerin üzerinde şapka kullanılırsa bu iki ünsüz ince okunur. Fakat k,g'nin bulunduğu hecenin ünsüzü kalın ama seslisi uzun okunacaksa şapka kullanılmaz. Üşenmeyenler, kalın- uzun okunmayı hususî işaretiyle (Zülfikar/Zülfikar, ikamet/ikamet, kaim/kaim; galib/galib, gamız/gamız, gafil/gafil...) gösterebilirler.