Notice: session_start(): ps_files_cleanup_dir: opendir(/var/lib/lsphp/session/lsphp74) failed: Permission denied (13) in /home/koseyazarioku.com/public_html/maincore.php on line 8
Nahit Topaloğlu - Edatların yanlış kullanımı (4) - 04.08.2025 : koseyazarioku.com

Edatların yanlış kullanımı (4)

Şapka Deyip Geçmeyin-47 - Anlatım Bozuklukları-28

"Hem de" edatının hatâlı kullanımıyla alâkalı mebzul misalleri önceki yazımızda da göstermiştik. Mebzûliyetine binâen biraz daha:

* "...çok büyük şüphe, endişe, HEM DE kaygılarım vardır..."

*"... havada şu yüksek oranda hiç hesaba katılmayan/katmadığınız şu rutubet, HEM DE neminiz varsa..."

* "...mülâkî olduğum son bir muhâvere, HEM DE şu diyalogdan bahsetmek istiyorum."

Doğru bir kullanım:

* "Bir şeyin eğer tamiri mümkünse, o şeyin tahrip, HEM DE şu 'imhâsına fetvâ verilmez!' düsturunu..."

Tahrip, "harap etme, kırıp dökme, yıkıp perîşan etme" mânâsınadır. İmhâ ise ondan bir tık daha ağır "yok etme, ortadan kaldırma" anlamında olduğundan, HEM DE edatının kullanılması yerindedir.

Fakat aynı yazıda şu kullanım hatâlıdır:

"...şu eskiye "özlem", HEM DE "taraftarlık" sebebiyle ..."

Özlem duyulan bir şey için "HEM DE taraftarlık" denmesi anlatım pürüzüdür.

Şimdi de aynı cümlede bir hatâlı, bir de doğru kullanımın birlikte sergilendiği son bir örnekle "hem de" misallerine nihâyet verelim.

Önceki yazımızda da bütün misaller "hem de" edatı içindi. Bu kadar misalden sonra hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu okuyucularımız rahatlıkla tespit edeceklerdir:

* "Şu ânî ve fânî, HEM DE geçici şu zevklere meftûn, pürsevdâ, HEM DE ona şu "taabbüd" edecek derecede "müptelâ" olmuş, eski dilde şu "hazcılık" dediğimiz şu sarhoşluğumuz..."

BİLE, HATTA

"Bir kedim bile yok, anlıyor musun" diyordu hânende hâtun. "Zürâfam bile yok" deseydi olur muydu Tabii ki hayır. Bile edatı, bir şeyin son kertesini ifâde etmek için kullanılır çünkü.

* "Hele o inkılâplar döneminde 1935'e kadar; değil mürid, ortada şeyh BİLE yoktur."

Demek inkılaplar döneminde elini sallasan şeyhe takılıyormuş, şeyh mebzul miktardaymış da, nasıl oluyorsa mürid pek nâdirmiş. Ve minel acâib!

Cümledeki anlatım pürüzü, "şeyh" ile "mürid" yer değiştirirse düzelir:

"Hele o inkılâplar döneminde 1935'e kadar; değil şeyh, ortada mürid BİLE yoktur."

*"Bırakın sıradan hayırseverleri; padişahlarımız, valide sultanlarımız, ve paşalarımız BİLE bu manevî yarışa dahil olarak; kendilerinden yüzyıl sonra da devam edebilecek şartlara haiz [hâiz] vakfiyeler kurmuşlar." Yanlış.

*"Zahiren herkes katılıyordu yarışa, düne kadar "tu kaka" edilen dinî cemaatler BİLE..." Doğru.

*" Bu yazıyı değil okumak, anlamak BİLE imkânsız."

" Bu yazıyı değil anlamak, okumak BİLE imkânsız."

* "Seninle değil şehir içinde gezmek, dünya turuna BİLE çıkılmaz."

"Seninle değil dünya turuna çıkmak şehir içinde BİLE gezilmez."

*"İnsan âciz, güçsüz, zayıf olduğu gibi muhtaç olduğu hiçbir şeyi yaratamayan, her an ihtiyaç duyduğu havayı BİLE yoktan var etmekten çok uzak olan... bir mahluktur."

Hava nimetinin böylesine istihfafı kasdî olsa gayretullaha dokunur.