Bitmez bu ezanlar gardaş, bayramın habercisi!

Muhasebe biliminin aslında İslam'la temellendirildiğini görmemiz lazım. İslam'ın sağladığı muhasebe idraki insanın yüreğini tartı yapar, insan o tartıda kâh dünyayı tartar kâh kendini.

Bunu birçok ayete ya da hadise dayandırmamız mümkün. Ancak bu kadarı bile kâfi.

Nasırlaşmış kalplerimiz, kapanmış basiretlerimiz ne olacak ki açılacak bilemiyoruz.

Fakat geçmişte yaşamış pek çok toplumun ibretlik hikayeleri gazaptan bizi korkutmalıdır.

Bunları düşünmek için lütuf ve kereminden olsa gerek bir bayramı daha Allah bize bahşetti.

Şimdi tartıyı kuralım.

Fert, aile, ait olduğumuz toplumsal kesim, içinde yaşadığımız millet, İslam dünyasında yaşayan Müslümanlar ve bütün insanlık için bayram muhasebesine başlayalım.

Biz İslam'la ilgili konuştuğumuzda muarız kesim sürekli, "Din Allah'la kul arasındadır, kimseyi alakadar etmez" diye bir argüman geliştirdi.

Biz de onlara diyoruz, "Din Allah ile kul arasındadır elbette ama bunun toplumsal tarafları da vardır."

Gözümüzü laiklik münasebetiyle öyle korkutmuşlar ki din dediğimiz olgu yaşama şeklimizin toplamıdır oysa.

İslam bütün hayatı düzenler.

İslam, namaz, oruç fıkhı değildir sadece.

Kulluk dediğimiz şeyin esası ve kurtarıcı olan yanı bizim diğerleri için yaptıklarımızdan oluşur. Yani toplum için yaptıklarımızdan oluşur.

Kum saatini öylesine ters çevirmişler, bize bu durumu öyle kanıksatmışlar ki dini açıdan alan o kadar yetersiz ki cumhuriyet döneminden itibaren yüz yılda yazılmış okkalı bir tane şecaat ilmihali olmadığı gibi yazılanların neredeyse tamamı namaz, oruç ilmihalinden öteye geçmez.

Bu hikâyenin ne kadar derin olduğunu anlamak için milli kurumlarımızın başına geçirilen kişilerin bir kısmının dinsiz bir kısmının ise Ermeni olduğunu şimdilerde öğrenebildik.

Yuttuğumuz zokanın büyüklüğüne bakar mısınız

Lozan'dan sonra cumhuriyetle birlikte kurumlarımızın başlarındaki isimlere bakınız. Hep sabatay, hep Ermeni. İsimleri değiştirilmiş sadece.

Ne onlar Müslüman oldular ne biz İslam'la olan ilişkimizi kavileştirebildik!

Tohumları da karıştı tohumlarımıza.

Günümüzde beyaz yakalı olarak filizlenmişlere biraz da bu gözle bakalım!

Yüzyıldır başımızı her kaldırmaya çalıştığımızda "gök ekin" gibi neden biçildiğimiz üzerine layıkıyla hiç tartışma fırsatımız olmadı.

Şuuraltımız, filizlenmiş tohumları görmek bile istemedi.

Ey ahali, Müslümanın bir kıvamı vardır. Bu kıvamı bozmayı amaçlayan yüksek bir şiddet altındayız. Bu yüzden kafamızı, gönlümüzü toparlayamıyoruz.

Gündemlerimizin hiyerarşisi kayboldu.

Yaşamakta olduğumuz hayatın birileri tarafından tasarlandığından adımız gibi eminiz oysa.

Meydan konuşmasında minarelerden yükselen çağrıdan rahatsız olan ama toplananlar için katlanmak zorunda kalma hissiyatıyla sessizce ciyaklayan CHP kakafonisi hep bu tasarlayanları mutlu ediyor!