Veballi seçim!

Seçim ve siyaset yazmamaya özen gösteriyorum. Biliyorsunuz. Fakat bazen gözünüzün önünde sel gibi akan zaman herkes gibi beni de sarmaşıkça sarıp kucağına çekiyor.

Maalesef bugün perakende siyaset yazacağım. Nedense buna kendimi mecbur hissediyorum.

Basitten karmaşığa gidelim. İstanbul son beş yıldır pörsütüldü!

Denir ki "eşek ne anlar hoşaftan!.."

İstanbul'u hoşaf saymasak bile üstünde tepinmeye niyetlileri "eşek" saymakta mahzur yoktur kanaatindeyiz.

Birtakım ihmaller sebebiyle İstanbul acayip bir kadronun eline geçti. Bizimkilerin kendi kendilerini hançerlemesini başat sebep sayabiliriz. Burası önemli!

Bu "Kekrem's" kişisini İstanbul'un başına biz bela ettik düşüncesindeyiz. Ve gerçekten İstanbul'un "ruhuna ecnebi" bir kadro, şehrin ruhaniyetine ihanet ederek beş senedir üzerinde tepindi durdu.

İlginçtir ki bu kadro Türkiye'nin de ruhuna musallat olmaya istekli görünüyor!

Azılarından İstanbul'un kanları damlarken pörtlemiş gözleriyle pençelerini bütün Anadolu'nun bağrına saplamak niyetindeler!

İstanbul'un bu ecnebi kadrodan kurtarılması gerekiyor ki ülke kurtulsun.

Malum meseldir: Cırcır böceği kış için hazırlık yapmak yerine yazını serkeşlikle geçirdikten sonra kışın komşu kapılarında şirinlikle, sırtını ısıtmaya, karnını doyurmaya çalışırmış.

Sosyete arasında "cırcır" olmak diye bir tabir de kullanılır; affınıza sığınarak ifade ediyoruz.

Çene ishali olmuş haliyle, konuşuyor da konuşuyor. Beş senedir yattı, şimdi her sabah bir başka eşikte bel vurup gerdan kırarak cırcırlık yapıp duruyor.

"Kötü misal, mikyas olmaz" düsturundan hareketle Kekrem's'in İstanbul başkanlığını taşıyabilecek nesi vardı da tebelleş oldu bu şehre

İkinci kez aynı yerden ısırılır mı Müslüman

Son on güne girdik, temelerbakan göz göre göre yüzbinlerce kardeşimizin ağır vebaline giriyor. Ve biz bu kardeşlerimizin yanlış yönlendirilmelerine engel olamadık. İşte buna hayıflanıyoruz.

Be SP ve YRP!

Madem kitlenizin gündemi kadrolarınızın da güya gündemi aile, eğitim, gençlik, milli ve manevi meseleler; bunlarla ilgili bürokrasiden, devlet kurumlarından çalışma alanları talep etseydiniz biliyordunuz ki çalışmaya niyetli gelene devlet önderimiz asla hayır demeyecekti.

Madem pazarlık edecektiniz bunları isteseydiniz alırdınız; sözde hikâyenize yakışan misyonu icra ederdiniz, iki yüzyıldır milli dertlerimizin çözümü konusunda belki de yararlı olmaya çalışırdınız.

Bu yol hâlâ mümkün biliyorsunuz değil mi

Çeşitli tehlikeler karşısında, kamera ve mikrofon buldukça, aile diyorsunuz, gençlik diyorsunuz, milli ve maneviyat diyorsunuz; alın size çalışma alanı.