Bir zamanlar her şey batıya bakıyordu.
Sabah Paris, öğle Londra, akşam New York.
Kruvasanla başlayan gün, Thames manzarasında devam ediyordu birileri için.
Şatafatlı bir akşam yemeğiyle ışıklı caddelerde son buluyordu laiklerin ve sekülerlerin yaşam biçimleri.
Modernlik, bir düş gibi parlıyordu onlar için.
Bu söylemler sadece birer hayalden ibaret olsa da ülkemizin o dönem sosyo-politik yapısını anlamak bu reflekslerden geçiyordu.
Ama zaman geçti.
Köprülerin altından çok sular aktı.
Hayaller yön değiştirdi.
Sabah Ayasofya, öğle Emevî Camii, akşam Mescid-i Aksa oldu artık.
Modernliğin yerini maneviyat aldı.
Batının ütopyası, doğunun hakikatiyle yer değiştirdi.
Geçtiğimiz Çarşamba, Galata Köprüsü'nde toplandık.
Milyonlar toplandı.
Gazze'yle dayanışma ruhunu arşa ısmarladık.
Kimisi heyecanını ve duygularını kontrol edemiyor; mücahit bir edayla terör çetesi İsrail'e yürüyordu.
Kimi aşka gelmiş; İstanbul diyordu, Şam-ı Şerif diye haykırıyordu, Kudüs ah Kudüs diye gözlerini yere düşürüyordu.
Herkesin dilinde aynı söz:
"Sabah Ayasofya, öğle Emevî, akşam Mescid-i Aksa!"
Heyecan doruktaydı.
Sözler coşkuyla yankılandı.
Bir hayalin filizlendiği anlardan biriydi o gün.
Ayasofya bir hayaldi.
Gerçek oldu.
Şam-ı Şerif ve Emevî Camii bir hayaldi.
Gerçek oldu.
Bu hayallerin belki de başlangıç noktası, Ayasofya'nın ibadete açıldığı o dönüm noktasıydı.
Bir zamanlar bunun sadece sembolik bir adım olduğunu, siyasi bir hamle olarak değerlendirildiğini söyleyenlerin şimdi ne düşündüğünü merak etmemek elde değil.
O günlerde, "Bu adımın hiçbir anlamı yok," diyenler, bugün Ayasofya'nın minarelerinden yükselen ezanın yankısını duyduklarında ne hissediyorlar acaba
Çünkü Ayasofya, sadece bir mabedin yeniden açılması değil; aynı zamanda bu topraklardaki manevi hafızanın yeniden diriltilmesiydi.
Ayasofya bir iman galebesiydi.
Bazı şehirler ve mabetler vardır ki onlara dair her hatırlayış bir insana, bir medeniyetin özüne dokunuştur.
Şimdi sırada Kudüs var, Mescid-i Aksa var.
Hayal etmek, inanmanın yarısıdır.
Ama hayal, emek ister.
İnanç ister.
Sabır ister.
Peki, sadece hayal etmek yetiyor mu
O hayalin gereğini yapabiliyor muyuz
Mescid-i Aksa'yı düşleyerek sabah namazına kalkabiliyor muyuz
Sözlerimiz, dualarımız kadar güçlü mü
Nureddin Zengî stratejik bir plan yaptı.