Manevi mafyaların tetikçisi olmayın!

Bir önceki yazımda "manevi mafyaları" yazdım. Hamdolsun güzel dönüşler oldu. Feryadımız yerine ulaşmış ki diş gıcırdatan, öfke köpürtenler de oldu.

Yıllardır putlaştırılan, "hazret" diye ilahlaştırılan, kof sözlere iman edenlerin hakikatten incinmesi mukadderdir.

Ne yapalım Hakikat acıtır.

İslam'ın gizli odaları, kimsenin bilmediği sır kapıları, hayali babları yoktur. Bu din berraktır, açıktır, apaçıktır. Ama sahih kaynaklardan beslenemeyenler, sisli, mutantan ifadelere meftun olurlar.

Bir bakarsın adamın sakalını, cübbesini, yürüyüşünü bile kutsamışlar.

Yavru Vatan'da Müslüman bile olmayan bir İngiliz casusu vardı mesela. Adı vardı, cübbesi vardı, sakalı vardı ama misyonu alenîydi. İşte, ümmeti uyutan, iman yerine gayri ahlakiliği meşrulaştıran bir kuklanın peşinden giden Müslümanların yaptığı gibi.

Bundan sıyrılmak kolay değildir. Sağlam bilgi ister. En mühimi, ortak akıl ister.

Çünkü tarih boyunca İslam'la bağlantılı görünen her gizemli yapı, her karanlık yol, hep zındıklığa ve dalalete çıkmıştır. Bunun binlerce örneği var, sayfalarca vaka, dağlarca ibret.

Tevafuktur ki yazı sonrası pazartesi sabahı Siyer dersimiz, konumuzla birebir örtüştü.

Sakîf kabilesi Müslüman olmayı kabul etmişti ama Lât putunun yıkılmasını istemediler. Önce üç yıl erteleyelim dediler, Resulullah "hayır" dedi. İki yıl olsun dediler, yine "hayır" dedi. Bir yıl olsun dediler, reddedildi. "Hiç olmazsa bir ay erteleyelim" diye yalvardılar. Resulullah asla pazarlığa yanaşmadı.

Tevhit, pazarlığa kapanmış kapıdır. Çünkü iman eden, şirkle arasına derhal ve kati surette mesafe koymak zorundadır.

Dün Lât vardı, Menât vardı, Uzzâ vardı. Bugün ise "şeyh efendi" var, "hazret" var, "rabıta" var.

Pakistan'daki "cufcuf hoca"yı izlettirsen kahkahadan kırılırlar, üstüne bir de sapkınlık yaftası yapıştırırlar. Ama aynaya bakmayı akıllarına bile getirmezler.

Amir Khan'ın PK filmi bu sefaletin suretidir. Uzaydan gelen saf bir mahlûk tapınaklara girer, kiliselere bakar, camilere uğrar. Ortak bir felaketle yüzleşir.

İnsanlar Tanrı'ya doğrudan gitmiyor, aracılar devreye giriyor. "Tanrı'ya ulaşmak için bizi dinleyeceksin, şu ritüeli yapacaksın, şu parayı vereceksin" diye sömüren aracılar...

PK bir an önce Tanrıyı bulmalıdır! Tanrı'yı aramaya başlarken başına sarı bir kask takar. Çünkü sarı renk, kalabalık içinde en kolay seçilebilen renktir. Böylece Tanrı'nın kendisini bulması kolaylaşacaktır.

Duyamadım bir şey mi dediniz Lacivert takke mi dedi birisi

Neyse devam edelim.

PK merak içinde sorgular, "Eğer yol buysa, neden diğerinde başka kurallar var Hangisi doğru, hangisi yanlış Niçin herkes kendi doğrusunu tek doğru diye dayatıyor" Bu sorular saf ve temiz aklın feryadıdır.

Bizdeki, "ehli sünnet biziz" diye dayatanların maskesini düşüren sorulardır.

PK filmini seyredin!

PK, sizin korktuğunuz soruları hiç çekinmeden soruyor.

Film, sahte guruların ve sözde din adamlarının halkı nasıl lime lime soyduğunu gözünüzün içine sokuyor.

Ve PK son sözü söylüyor, "Bu insanlar Tanrı'ya mektup gönderen aracı kargocular gibi. Ama kargo asla yerine ulaşmıyor."

Bize öfke kusan Müslümanlar, kızıp homurdananlar bari bu filmi seyretsinler. Çünkü film, aynadan onlara bakan yüzdür.