Elekten iki gece...

Altı yıl önce tarihi direniş gecesi...

Geçmişiyle hiçbir kopma yaşamadığını gösterircesine, faziletlerimizi ve ülke bütünlüğümüzü bozmak için yapılan girişimin; gizli ve kirli güçlerin bir fesadı olduğunu gören ve ülkesi için, ölümü öldürmeye niyetlenmiş feraset sahibi yiğitlerin toplandığı bir gece.

İdeolojik her türlü marjinalliğin tahliye edildiği, vatanına taş değmesin diye ülkeyi yaşatmanın başkalarına devredilemeyecek vazifemiz olduğu bilinciyle nöbet beklenilen geceler...

Kalbur üzerinde kalanlar 15 Temmuz'u milat bilenlerdi; düşmesi gerekenler, cılız ve küçüklükleri o kadar büyüktü ki eleğin en dar aralığından dahi düştüler.

Bir sene önce bu geceler...

Toprağın derinliklerinden yükselen ölüm sessizliğinin hallaç pamuğu gibi sarstığı diyarlarda bir gece.

Canları kucaklayan şiddetli sarsıntının, sokakları kayıp sevdalar enkazına çevirdiği bir gece.

Çaresizliğin hüküm sürdüğü, çığlık çığlığa bir sessizliğin, ayazın, dondurucu soğuğun acının sıcak nefesiyle buluştuğu gece.

İnsanlık için dünya kadar eski toprakların kabardığı bir gece.

Ülkenin en ücra köşesinden dahi oluk oluk akınların olduğu bir can için, heybesine doldurabildiği ayni-nakdi-fiziki yüküyle, yeni alınan oyuncağıyla, enkaz başlarında cana can katmak adına, ülkesi ve milleti için öbek öbek insanların toplaştığı bir gece.

Gün dönümünün yirmi dört değil yüz yirmi dört karesi olsa dahi, uykuyu unutmuş yiğitlerin kenetlendiği geceler...

Devlet, milletiyle bir olup kadın-yaşlı-çocuk demeden, baş döndürücü bir humma ile çalışmalara dalmışken; şeytanın küçük kurnazlarının, ideolojik kaprislerin ritüeliyle toplumu ve dahi ülke bütünlüğünü yıkma gayretinde olduğu geceler başlamıştı aynı zamanda.

Yaralı milyonlarımızın kalbindeki taze acıların üzerine, kalleşçe oyunlar oynamak isteyenlerin var olduğu, ihanet tohumlarının ekildiği geceler.

Melez karışımlarla kargaşa oluşturması hedeflenen patlayıcı kokteyllerin etkilerinin sündürüldüğü geceler.

Kalbur üstünde kalanlar, ihanetin çekiciyle dövülmeye gardlı ve hazırlıklı olanlar idi ve ülke-millet bütünlüğünü korumaya devam edenlerdi, düşmesi gerekenler; bir tırtıl ağırlığından öte geçemeyen, gülünç tesmiyelere muhatap olmak durumunda kalanlar, seyyal nakışlar gibi vıcık vıcık sümüksü bir akışkan olarak deliklerden kaydılar, düştüler.

Deprem felaketini anma etkinliğine katılarak siyasi salvo yapmaya çalışan mevcutlar ve dahi yeniler bu duruma en güzel örnek oldular.

Ödünç alınmış bir ideolojiyle inşa edilse ancak "sahte siyaset geçidi" inşa edildiğini bir kez daha gösterdiler.

Asrın felaketi olarak nitelendirilen bir deprem yaşadı bu ülke. Ve sonrasında insanın nasıl hem esfel-i safilinde hem de ahsen-i takvimde olabileceğini müşahede ettik.

Muazzez ve mütehassis insanlara temas etmeye çalıştım.