Uçurdular kartalımı Erek'in zirvesinden

-Bediüzzaman'a Kış sürgünü-Mevsim kıştı. Kar yağıyordu lapa, lapa. Doğunun dondurucu soğuğu hüküm sürmekle birlikte, Van'ın doğusuna düşen başı yüce Erek Dağı, zirvesinde mevcut kar ve boranı, eteklerine doğru itiveriyordu. Bediüzzaman Hazretleri, ilim ve iman meseleleriyle iştigal halindeyken Erek Dağı'ndan alınarak Anadolu'ya nefy ediliyordu. Bediüzzaman Hazretleri, Anadolu'ya nefye maruz kalmadan önce Erek Dağı günlerini anlatan bazı talebeleri çok şeyler anlatıyorlardı: "Bediüzzaman Hazretleri İstanbul'dan Van'a geldiği tarihlerden itibaren 1925 yılı sonuna kadar, bir ara, Van'da kardeşi Abdülmecid Efendinin evinde, sonra Nurşin Camii'nde ve ondan sonra da Erek Dağı'nda, kiliseden bozma bir yapı içinde ve Zernabat denilen suyun baş taraflarında bir mekânda talebeleriyle birlikte ikamet eder. Kaldığı yıllarda birlikte adları yazılı, şu talebeleriyle hizmetlerine devam etmiştir." DAİMA İMANÎ MESELELERİ ANLATIRDI Molla Hamid, Molla Resul, Kopanisli Molla Yusuf, Molla Zahir, Molla Ahmed-i Cano, Hizan Çıçak Köyü'nden Molla Münevver, Çoravanisli Ali Aras ve daha birçok ilme imana karşı duyarlı talebeleriyle yıllarca Erek Dağı'ndaki mekânında kalarak çevreyi ve insanları imanî meselelerle aydınlatıyordu. Molla Resul'ün anlattıkları da güzeldi. "Bir gün Üstad'a dedim ki; "Üstadım senin tarikatın nedir Biz bir şey anlayamadık. O da bize "Molla Resul, vallahi siz benim kim olduğumu bilseniz, kilometrelerce mesafeden diz üstü sürünerek gelirdiniz" demişti. Molla Resul'den, bir diğer hatıra: "Üstad daima diz üstü oturarak ibadetlerine, zikirlerine devam ederdi. Bir gün dedim: "Üstad'ım biraz rahat oturun. Bak parmakların araları hep yara olmuş. Biz de Allah'dan korkuyoruz, ama senin ödün kopuyor." dedim. O da bize, "Molla Resul, vallahi ben Allah'tan utanıyorum, ayaklarımı uzatamıyorum." diyerek imanın zirvesini bize ders veriyordu. ANADOLU'YA NEFYEDİLECEK HABERLERİ Bediüzzaman Hazretleri'nin nefyedileceği haberleri, Van ve çevresinde duyulunca, talebeleri ve Bediüzzaman'ı sevenler tarafından "Biz Seyda'yı bırakmayız, Seyda bizim canımız" diyerek tepki göstererek, Bediüzzaman'ın bulunduğu Çoravanis Köyü'ne giderek bir halka oluşturmuşlardı. Bu haberi alan Bediüzzaman ise, "Hayır olmaz, siz bu hareketinizden vazgeçiniz. Ben kendi isteğimle Anadolu'nun bağrına gidiyorum" diyerek talebe ve onun sevenleri bu hareketlerinden vazgeçiriyordu. UÇURDULAR KARTALIMI EREK'İN ZİRVESİNDEN Bu üzgün manzara karşısında, talebeleri ve onu sevenler, ortak hissiyatlarını gözyaşları içinde, hasret ve iştiyakla "Uçurdular kartalımı Erek'in zirvesinden.." diyerek dile getiriyorlardı. Erek'den Anadolu'ya sevkine bahane olan hadise, Büyük Tarihçe-i Hayat adlı eserde şöyle yer alır: "Şark'ta ihtilâl ve isyan hareketleri oluyor. 'Sizin nüfuzunuz kuvvetlidir' diyerek yardım isteyen bir zatın mektubuna, 'Türk milleti asırlardan beri İslâmiyete hizmet etmiş ve çok veliler yetiştirmiştir. Bunların torunlarına kılınç çekilmez. Siz de çekmeyiniz; teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Millet, irşad ve tenvir edilmelidir' diye cevap gönderiyor. Fakat yine, hükûmet, Bediüzzaman'ı Garbî Anadolu'ya Van'da mağaradan çıkarılıp Anadolu'ya hareket etmek üzere jandarmalarla sevk edilirken, yollara dökülüp 'Aman, efendi hazretleri, bizi bırakıp gitme. Müsaade buyur, sizi göndermeyelim. Arzu ederseniz Arabistan'a götürelim' diye yalvaran silâhlı gruplara, ahaliye ve ileri gelen zatlara, 'Ben Anadolu'ya gideceğim, onları istiyorum' diyerek, hepsini teskin ediyor. Evvelâ Burdur vilâyetine askerî muhafızlarla nefyediliyor."