Sarnıçlara dönmek

Bu kış ülkemize ve bilhassa İstanbul'a çok kar yağdı. Kar bereket demektir.Ancak şurası unutulmamalı: Ülkemiz iklim değişikliklerinden en çok etkilenecek olan Akdeniz kuşağındadır. Bu demektir ki "kuraklığa" hazır olmalıyız.
Su üzerine çok yazı yazdım.Bunlardan dördü "Vitrinde Olmak" (Dergâh Yay., 2015) kitabındadır. Ancak bu yazılar oldukça eskidir. Yazılarıma tarih koymamak gibi "kötü" bir alışkanlığım var. Ancak yine de bu yazıların doksanlarda yazıldığını düşünüyorum.

Yazılardan ilki "Çeşme ve Musluk" başlığını taşıyor. Bu yazı şöyle başlıyor:

"İstanbul tarih boyunca suya hasret kalmıştır. Etrafında bu her zaman kalabalık olan şehri besleyecek bir su kaynağı yoktur. Bu sebeple Bizanslılar uzak bölgelerden topladıkları suyu kanallar ve kemerlerle İstanbul'a taşıyıp, sarnıçlarda biriktirmişlerdir. Bunlardan bazıları günümüze kadar ayakta kaldı ki, en meşhuru "Yerebatan Sarayı"dır.Mimar Sinan bu eski su yollarını yenileyerek, yeni kemerler ve yollar açarak Kanuni Süleyman devrinde şehri bol suya kavuşturdu.
Ancak biz Müslümanlar "akar su"yu tercih eder ve "akan su pislik tutmaz" deriz. Bu sebeple sarnıçtan ziyade "çeşme" yapımına önem vermişiz.

Çeşme yaptırmak tıpkı cami, mektep, köprü vb. gibi hayra hizmettir.

Vatandaş "Akar Çeşme"lerden gündelik su ihtiyacını karşılar, artan su ile sebze ve meyve bahçelerini sulardı.Kanuni döneminde su yetmemeye başlayınca (1560 başlarında) bu çeşmelere "burma lüle" denilen musluklar takılmaya başladı. İstanbul'da ilk "su tasarrufu" budur. Geniş bilgi isteyenler benim de faydalandığım, aziz dostum Ekrem Işın'ın şu yazısına bakabilirler: "Küçük Musluk Tarihi" (İlk yayın Çağdaş Şehir, s. 4, Haziran 1987. Daha sonra "İstanbul'da Gündelik Hayat" kitabı içinde, İletişim Yay. 1995).
Ülkemiz "su zengini" bir yer değil. İklim değişikliği yüzünden "suda tasarruf" için hem dünyada hem ülkemizde sık sık "su kongreleri" düzenleniyor.Hatta bir ara "Dünya Su Günü" ilan edilmiş (galiba 22 Mart olacak); o yıllarda ülkemizde bakan olarak bulunan Kemal Derviş şu cümleyi sarf etmişti:

"ABD ve Avrupa'nın bir aylık maden suyu parası ile bütün Afrika'nın temiz suya erişim sorunları yarı yarıya azalır".

"Ahşap İstanbul" döneminde (galiba 1970'lere kadar devam etti) her evin mütevazı da olsa bir bahçesi ve bu bahçeyi sulamada kullandığı bir kuyusu veya sarnıcı vardı.

Arkeoloji programlarında görüyoruz ki, Anadolu'da yaşayanlar bu bölgenin kurak olduğunu bildiklerinden dağ başlarına dahi yağmur suyu ile doldurulan "sarnıç"lar yapmış.

Sadede gelelim.