Bir Yusufçuğun şeffaf kanadı üzerinde oturuyorum desem.Bu bir mecazdır.Mecazla hakikat arasında bir köprü vardır. Onu bilemedik lâkin şunu öğrenmek istedik. Biz ki şeddadi binalarda ikamet ederiz; sen nasıl olur da...Ha! Şu! Bir böceğin şeffaf kanadına ev kurdun.Doğru, evim üfürseniz yıkılacak bir evdir. Görmez misiniz ki bu deni dünyaya dahil değildir. Bugün Yusufçuğun kanadında yarın dost örümceğin ağındadır.Bütün bunlar eskilerin masalları, bize bugün için bir şey söyle, bir vaad. Açıkçası korkuyoruz. Yeraltına iniyoruz, sığınaklara. Beton ve çeliğe bağlanıyoruz, bir de maskelere.Sizi anlıyorum, siz kıyamet kopunca ne yapacağınızı düşünüyorsunuz. En iyisi ben size bir kıyamet provası yapayım. Bir bomba, iki bomba, üç bomba. Neden yaptınız bu kadar bomba Patlat, patlat bitmiyor. Denizler kabarıyor, fırtına dinmiyor. Dağlar yürüyor, ufuk kayboluyor.Âlem kül altında kalıyor.Yanardağların gürleyen sesi kesildiğinde, yıldızlar gökyüzündeki yerlerini yeniden aldığında, bulutlar belirip yağmur ince ince yağdığında.Bir bayır gülü külün altından yavaşça doğrulacak. Patlamaya hazır tomurcuğunu patlatacak.Bu ne demekŞu: Kalkın ey yaratılmışlar, kalkın da etrafınıza bakın. Şaşkın insan elini yüzüne kapayacak ve pişmanlıkla.Artık böyle şeddadi binalar yapmayacak. Yanından geçen kelebeğe selâm
Kırk yıl önce İstanbul-Gezi yazıları: Surda açılan gedik
29-10-2025
18
Hor görme garibi
22-10-2025
56
Kitapların yazdığı
15-10-2025
57
İstanbul neresi İstanbullu kim
08-10-2025
51
Kırk yıl önce İstanbul Gezi yazıları: Can pazarı (2)
01-10-2025
34
Korku zamanı
08-05-2024
217
Arslanın ağzı
26-06-2024
205
İnsanı tanımak
31-01-2024
197
Güvercin avlayan martı
14-02-2024
190
Yalnızlık
20-03-2024
181
