Geceler güzeldir

Hem de nasıl!

Yaz güneşi bütün gün asfaltları, beton binaları kızdırmıştır. Tembel cami güvercinleri kuytuluklara sığınmıştır, serçe kuşları gagalarını açmış solumaktadır. Kalabalığın, trafiğin, iş gününün keşmekeşinden ter fışkırmaktadır. Ne boyalı limonatalar, ne soğuk meşrubat hararet kesmektedir.

Oysa Arap turistlerimiz İstanbul'a bir derin nefes almak, şöyle entarilerini rüzgârda savura savura biraz ferahlamak için akın ediyor. Petro-dolarlar uğruna "harf inkılabı" bile rafa kaldırıldı. Dükkânların tabelalarında, camekânlarda, her köşebaşında Arap'ı alışverişe kışkırtan bir not, bir ibare, bir yazı görülüyor.

Laleli otellerinde yer yok. Her taraf hıncahınç dolu. Yaz alışverişi bütün hızı ile sürüyor. Özal Hükümeti'nin ihracat-ithalat kolaylıkları, bavul turizmi uygulamaları, petro-dolara açılan kapıları piyasayı allak bullak etti. Şunca yılın Hacıbozanoğulları bile Laleli'deki o meşhur tatlıcı dükkânlarını kapayıp, yerine bir konfeksiyon mağazası açtı. Millet turşuculuktan, fırıncılıktan, ayakkabıcılıktan, kahvecilikten vazgeçti. Yerli müşteriye, Türkçe konuşan kişiye dönüp bakılmaz oldu. Zaten Türk parası Çarşıkapı'dan Aksaray'a kadar caddenin iki yanında da üvey evlat muamelesi görüyor. Ne Koska'daki dükkânlar kaldı ne de o duvarlarında çalgıcı esnafının udları, kemençeleri asılı kahve. Migros bile yürüdü gitti.

Daha akşam ezanı okunmadan sokak aralarından, apartman boşluklarından, kahve köşelerinden, bodrumlardan, nerelerden geldiği belli olmayan bir esmer insanlar topluluğu, ellerinde naylon torbalar, çantalar, bavullar, yere serili altı naylon üstü çimento kâğıdı tezgâhlar ile sökün etti. Bütün Mardin yöresi köyleri, Cizre, Nusaybin, Urfa, Kilis, Antep, Antakya, Adana havalisi akın akın geliyordu. Bir miktar Arapça söktürene iş boldu. Yeter ki tezgâhını kurabilsin, bir köşebaşında zabıtayı kollayarak bir yer tutabilsin. Araba satacak mal mı yok..

Yaz güneşi kızgın nefesini salıp gittiğinde, akşamın serinliği caddelere bir miktar çöktüğünde zavallı Arap, otelinden, odasından kendini dışarı atıyor. Atmasıyla birlikte yakasına yapışan, eteğinden çekiştiren, koluna girenin haddi hesabı yok.

Yapma çiçek, iç çamaşırı, kül tablası, şişe gibi görünüp bir yerine dokunduğunuzda birden "fırt" diye sigaralığa dönüşen viski şişeleri, plastik bebekler, üçüncü sınıf deri konfeksiyon, penyeler, bluzlar, Adidas taklidi çantalar, havlular, bir sürü inci boncuk cinsinden kolyeler, ucuza alınabilmiş ne varsa, çay, Türkiş lokum, terlik, sim işlemeli taklit elbiseler, tespihler, namaz seccadeleri, Lakost havası verilmiş tişörtler, neler neler...

Çarşının iki yanındaki dükkânlar kepenklerini indirince, dar yaya kaldırımın iki yanında bu defa bu yeni işportacıların çarşısı kuruluyor. Genç, sırım gibi delikanlılardı çoğu. İçlerinde Orta Doğu kökenli olanlar da vardı. Kimi o semtte mekân tutan turizm şirketlerinde çalışıyor, kimi onların yakın akrabası idi.