Yelkenlerini şişirmiş beyaz gemiler bulutların üzerinden geçiyor. Sen buraları tanıyorsun. Çok gezdin bu dağlarda. İşte Çatalkaya. Bu da meşe palamudu.Aşağıya inersen, kuşburnular, karamuklar, yarpuzlar. Duru Dere'nin sesi. Uzanıp kara toprağa, yıldız sayarak bu sesi dinlerdiniz. Yarın olacak mı derdinizTepede bir bayrak, ancak. Senin rüzgârınla dalgalanacak. Onlar geçiyor bulutlardan. Ormanlardan ve göllerden. Çocukların gamze çukurlarından. Arkalarında şereften bir iz. Birlikte cennete ağıyorlar.Sen uyu. Yum kara gözlerini ve uyu. Yakana Kaçkar Dağları'ndan kaçmış mavi bir mine takacağım, yani unutma beni.Bu kafiye merakıyla ne yapacaksın Bir destan mı yazacaksın Bak yine kafiye. Takılma buna, ölüme alışmış olanların nesi kalmıştır geriyeDuru Dere bir tuhaf. İnce bir kan beyaz çakılların üzerinden geçiyor. Kan kayadan damla damla düşerken dalgın gözlerinden neler geçiyorZırhlı araçlar, konvoylar, arkadaşlar,
Kırk yıl önce İstanbul-Gezi yazıları: Surda açılan gedik
29-10-2025
17
Hor görme garibi
22-10-2025
55
Kitapların yazdığı
15-10-2025
55
İstanbul neresi İstanbullu kim
08-10-2025
50
Kırk yıl önce İstanbul Gezi yazıları: Can pazarı (2)
01-10-2025
34
Korku zamanı
08-05-2024
216
Arslanın ağzı
26-06-2024
205
İnsanı tanımak
31-01-2024
197
Güvercin avlayan martı
14-02-2024
190
Yalnızlık
20-03-2024
180
