Ağrı Dağı'nın fatihi

Televizyonda bir belgesel seyrediyorum. Bir grup yerli dağcı Ağrı'ya tırmanıyor. Yanlarında bir çekim ekibi var, ara sıra mola veriyorlar ve bu süre içinde çeşitli konular dile getiriliyor. Ağrı Dağı'na çıkan birkaç yol varmış ve o civarda bulunan köylerdeki bazı vatandaşlar bu yollardan gide gele dağı ezberlemiş ve dağcılara rehberlik yapmaya başlamışlar. Size bu rehberlerden birini tanıtmak istiyorum. Daha doğrusu belgeselde görüp-işittiklerimi nakledeceğim.Ekip bir münasip yerde konakladı. Dağın zirvesine oranla yarı yol sayılır. Etraf yemyeşil, silme çiçek, birkaç derecik tertemiz suyu ile şırıldayarak akıyor. Dağcılara rehberlik eden köylü bir taşa oturdu. Herkes dinleniyor, bir de çay demlediler, sohbet koyulaştı. Rehber köylüye de çay verdiler ve başladılar onunla röportaj yapmaya. Amca kaç yıldır dağa çıkıyorsun Askerlikten bu yana çıkıp-inerim Ayda kaç defa olur bu Müşteriye bakar, üç de olur dört de. Kaç yaşındasın Yetmiş dört. Etrafta oturup sohbeti dinleyenler şaşkınlık içinde "Vay be, hiç de göstermiyor" diyor. Gerçekten de adam tığ gibi, yanakları kırmızı, dişler fırça görmemiş ama bembeyaz. Üstelik taşa oturunca ilk iş cebinden tabakayı çıkarıp bir tütün sarmak oldu, demek ki tiryaki. Yaşın yetmiş dört, bu sigara ne oluyor Can şenliği işte, askerden bu yana içerim. Günde kaç paket Tütün içeriz biz. İşte bir tabaka falan. Peki hiç hastalandın mı Cık! Hiç doktora gittin mi Gitmemişim, heç doktor görmemişim. Etrafta oturanlar yine hayret nidaları çıkarıyor. "Hiç doktor görmemiş." İlaç, içtin mi, ilaç İçmemişim. Yahu amca sen ne biçim adamsın insan hiç hasta olmaz mı Olur Ee, ne yapıyorsun o zaman Biraz süt içerim, bal yerim, kafayı vurur yatarım. Kalkınca! Kalkınca bi şeyim kalmaz, aynı. Peki köyünüzde ne yiyip içersiniz Bizim buralar yüksek. Sebze meyve pek olmaz. Aşağı köylerden çerçiler getirir onlardan alırız. Bizim yediğimiz buğday ekmeği, süt, yoğurt, yumurta, bal. İşte böyle. Bulgur yeriz, pirinç pahalıdır. Soğan iyidir kış için çuvalla soğan, patates alırız. Çay var, ne bileyim işte oğul. Gerisi hava ile su. Aziz okuyucu işte doğal yaşamın bir örneği. Yetmiş dört yaşında. Ayda Ağrı'ya dört kez çıkıyor. Hiç hasta olmamış. Bu adam bizim modern dünyamıza bulaşmamış. Ambalaj içinde yoğurt yememiş. Son günlerde yine bir yoğurt tartışması sürüyor. Yediğimiz yoğurdun içinde neler var. Bilemiyoruz. Biz şehir insanları ne yediğimizi, ne içtiğimizi bilemiyoruz. Sonra gelsin türlü türlü hastalıklar, hastalıkların ardı sıra hastaneler, reçeteler, ilaçlar. Bizim halimiz ne olacak Hayat tarzı değişti. Gıda sektörü de şirketlerin eline geçti. Sert bir rekabet yaşanıyor. Her gün televizyonda çocuklara rengarenk çerezler, şekerler,