Siyasi belirsizlik rüzgarıyla, 'erken' seçime doğru

Siyasette güç dengelerini ve dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimini belirleyecek neredeyse bütün unsurların belirsiz olduğu apaçık görülüyor. Seçime kadar geçecek süreyi "belirsizlik dönemi" olarak tanımlamak yanlış olmaz. Belirsizliğin iktidar tarafından bir yöntem olarak benimsendiğini, siyasi rakiplerinin elinde ertesi gün dahi ne kalacağının bilinmez olduğunu söylemek ise hiç yanlış olmaz.

Örnek CHP, bugünkü CHP yönetimin elinde kalacak mı Ya da CHP'nin yıldız cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun yargılanmaları nereye doğru gidecek Hepsi belirsiz

İktidar, seçim kampanyasını çok erken başlattı ve muhalefetin bel bağladığı, avantajlı olduğu yahut üstünlük kurabileceği her üniteyi hedef alıyor. Bunu yaparak, CHP dahil muhalefetin oradan ilerlemesini zorlaştırıyor. Son seçimden birinci parti olarak çıkan ve anketlere göre bu sırayı hala koruyan CHP'nin birkaç gün içinde mahkemeden gelecek kararla nereye oturacağı dahi bilinemiyor. Muhalefetin emeğinin kolayca dağıtıldığı bir sürecin içindeyiz. O yüzden, sınırsız iktidar gücüne karşı her gün yeni taktik ve performans sergilemek zorundalar. CHP'nin düzenli mitingler ve kesintisiz şekilde İmamoğlu üzerinden mesaj verme çabası bunun yansımasıdır. İktidarın siyasi risk gördüğü yerden onlar da ayrılmıyor.

Daha iyi programı, daha parlak vaatleri, daha yüksek vizyonu olan değil; enerjisi, kuvveti ve siyasi zekası diri olan taraf kazanacak. Bu yüzden, benzeri görülmemiş bir siyasi mücadele ve sadece siyasi değil hata kabul etmez bir bilek güreşi dönemindeyiz. Son örneği Fatih Altaylı olan, gazetecilerin kolaylıkla hapse atıldığı bir atmosferde olduğumuzu da denkleme katalım. Sertliğin artacağını tahmin etmek artık analiz mahareti sayılmaz

Bu tablo, seçimin iktidar mücadelesinde en önemli ünite olduğu ama tek ünite olmadığını anlatıyor. İktidar isteyen, seçime kadar yolda çıkacak bütün engelleri aşmak zorundadır. Demokrasinin değil ama Türkiye'nin gerçeği budur. Dolayısıyla, muhalefetin bel bağladığı veya avantajlı olduğu her konu, iktidarın kendisini güvende hissettiği ana kadar belirsiz olmaya devam edecektir.

Elbette muhalefet için belirsizleşen şeyler iktidar için belirlilik anlamına gelmiyor. Bir hamle yapınca hedeflenen sonuç garanti hale gelmiyor, hatta bazıları işe yaramıyor. Nitekim anketlere yansıyan seçim sonucu tahminleri ya da iktidarın özellikle hukuk ve demokrasi -elbette ayrıca ekonomi- icraatları onay alamıyor. Hamleler ne kadar siyasi üstünlük gözetse de topluma yansıması o kadar verimli olmuyor. Çünkü, seçmen olup bitenleri mantık süzgecinden geçiren dinamik bir varlık ve siyasetin, yargının veya medyanın dediğinin üzerinde söz söyleme yetkisine sahip. Paradoks şu ki, seçmenden beklenen onay gelmedikçe belirsizlik ve belirsizleştirme artıyor. Yeni denemelerin ve daha şaşırtıcı hamlelerin sebebi budur.