Cumhuriyet Halk Partisi, üzerindeki ağır baskının da bir sonucu olarak bu yıl içinde üçüncü kez kurultay yaparak, üçüncü kez Özgür Özel'i genel başkanlığa seçti. Bu kez ayrıca parti yönetiminde de önemli sayılabilecek değişikliklere gitti. Hala, bir merkez parti yürüyüşü demek için erken ama zaten hem Özel hem de İmamoğlu'nun siyasi yaklaşımı bu istikameti fazlasıyla gösteriyor. Serken Özcan, Kerim Rota, Evrim Rızvanoğlu, Salih Uzun, Volkan Gültekin ve daha önce de Parti Meclisi'nde yer alan Emine Uçak Erdoğan gibi yüzler, -bu istikamette de – CHP'ye katkı sağlamaya namzet isimlerdir.
Elbette temel motivasyon CHP'nin yerel seçimden birinci parti olarak çıkması ve bunu hala sürdürmesinin ürettiği enerjidir. Özgür Özel de potansiyelin farkında görünüyor ve 39. Kurultayı muhalefetteki son kurultay olarak tanımlamasının anlattığı şey de budur. Özel salonda bu sözleri söylerken dışarıda Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu için toplanan 25 milyon 100 bin imzanın da ilanı yapılıyordu. Kabul etmek gerekir ki daha önce benzeri olmamış büyük bir kampanya ve yüksek bir sayı… Sadece İmamoğlu'na değil ana muhalefet liderine de kendisini güçlü hissettirecek kadar önemli bir gösterge. Bir tercih yaptı ve karşılığını aldı.
Birinci parti olmak…
Hapiste olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Adayı'nın performansının yüksek seyretmesi…
Art arda yapılan ve heyecanı yüksek mitingler…
Bütün bunlar CHP'nin siyasi portföyünü zenginleştiriyor. Daha önce hiç olmadığı kadar da iktidar adayı haline getiriyor. Paradoksal olarak bu güçlü portföy, iktidarın CHP üzerinde kurduğu baskıyı artırıyor. 19 Mart'ta İmamoğlu'nun hapse atılmasıyla başlayan, ardından birçok büyükşehir ve ilçe belediye başkanını tutuklatan ve CHP'ye kayyum atanması seçeneklerine kadar uzanan sürecin izahı CHP'nin diri duran iddiasından başka bir şekilde yapılamaz.
İktidarın hukuken zaten yanlış ama siyaseten de sonuç vermesi bu aşamadan sonra imkansız ve yanlış operasyonları CHP'nin ülke meseleleri adına ortaya bir siyasi vizyon koymak kapasitesini düşürüyor. Koysa da yüksek gerilim ortamında bunun topluma ulaşmasını engelliyor. Çünkü, sahada siyasi bir yarış yok bileği güçlü olanın, nefesi yetenin kazanacağı bir müsabaka var artık.
Yine de yarışın siyasi içerikten çıkıp güce ve dayanıklılığa dönüşmesi ana muhalefet partisi aleyhine bir dezavantaj almadı.

21