Bir yanda İsrail'in Gazze'de yaptıklarına zinhar toz kondurmayan ABD ve Başkanı Trump, öte yandan İsrail'in Gazze'de yaptıklarını en ağır şekilde eleştiren ama sorumlu olarak ABD'yi ve Başkanı Trump'ın sorumlu olarak görmeyen, göremeyen dünya… Meselenin özeti hala budur. New York'taki Birleşmiş Milletler toplantısında yapılan ateşli konuşmaların ardından da gerçek hala aynı yerde duruyor. ABD'nin desteği en azından eksiltilmeden Gazze kurtulamaz ve fakat bu konuda Trump'a baskı yapabilecek bir ülke ve lider yok. Açıkça görüldü ki New York'a böyle bir hazırlıkta, planla veya niyetle giden de yok.
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması çok güzeldi. Trajediyi iyi ifade etti ve hamasete de bulaşmadan meselenin bütün boyutlarını dile getirdi. Üstelik bunu yapan sadece Erdoğan değildi…
İspanya Başbakanı Sanchez'in konuşması da, Brezilya Devlet Başkanı Lula'nın, Şili Cumhurbaşkanı Boric'in, Kolombiya Devlet Başkanı Petro'nun, Slovenya Cumhurbaşkanı Musar'ın, Güney Afrika Cumhurbaşkanı Ramaphosa'nın, Katar Emiri Al Thani'nin, Ürdün Kralı Abdullah'ın, Malta Başbakanı Abela'nın ve elbette BM Genel Sekreteri Guterres'in konuşmaları da güzeldi. Birçok lider Gazze'nin yanında ve İsrail'in karşısında etkili sözler söylediler. Erdoğan gibi onlar da vicdanlara seslendiler ve dünyanın bildiği, gördüğü, izlediği soykırımı bir kez daha dile getirdiler. Bütün dünya meydanlarında yürüyen insanlık vicdanı BM'de de ifadesini buldu, evet. Trump'la ikili görüşme yapan liderler gibi Erdoğan da muhtemelen bugün ABD Başkanı ile görüşmesinden sonra yine Gazze'deki trajediye dikkat çekecek.
İçinde Gazze bahsi geçmeyen bir uluslararası görüşme yok artık. BM toplantısı da baştan sona öyleydi.
Mesele bunu ifade etmekse herkes işini gayet güzel yerine getirdi ama herkes biliyor ki mesele artık bundan çok daha ötede … BM kürsüsünden, Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkan Sumud Filosu'na selam gönderilirken tam o anda İsrail filoya saldırıyordu. Yine tam o sırada nihai işgal planı duraksamadan işliyor ve Gazze'nin aç çocukları ölüm sınırında son anlarını yaşıyordu. Liderler konuşurken İsrail durmuyordu. Çünkü hiçbir konuşma veya hiçbir cümle onları durduracak kadar etkili değildi. Liderlerin sıkça söylediği gibi sözün bittiği yer çoktan aşılmıştı.