"İktidarın İmamoğlu'na odaklanma sorunu"nun yol açtığı sorunlar

Herhangi bir sürecin başarısı, bir problemin çözümünün temel şartları vardır. Mesela orman yangınlarını söndürmek yahut enflasyonu düşürmek ya da bir alanda ülkeyi öne geçirmek istiyorsanız sahiplenme, odaklanma ve kararlılık gerekir. Her yıl belli mevsimde tekrarlanan orman yangınlarını en az kayıpla atlatmak için yüksek kapasitede su taşıyan yangın söndürme uçakları, yetişmiş personel ve koordinasyona ihtiyaç vardır. Bunlar yoksa veya biri dahi eksikse ormanlar yanar, uzaktan bakarız. Mamafih ve ne yazık bunu yaşadık.

Enflasyon da öyle… Tek başına enflasyonu düşürmekten ibaret ekonomi politikası olmaz. Oldu diyelim. O zaman da ülkenin güvenilirliğini, öngörülebilirliğini, hukukun varlığını ve tutarlılığı eksik bırakmamanız gerekir. Bir yandan yargıyı siyasal araç haline getirip, siyaseti ve ifade hürriyetini baskılarken güven de olmaz tutarlılık da. 19 Mart operasyonu ve devamında yaşananlar bunun olamayacağını gösterdi. Hem bu, hem öteki olmuyor. Zorlarsanız da olmuyor, üstelik maliyeti ağır oluyor. Dahası, İstanbul Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nu bütün ekibiyle birlikte hapse atarak yapılan şey aslında odaklanılan şeyin enflasyonla mücadele olmadığı kanaatini uyandırıyor.

Enflasyon düşse tabii ki iyi olacak ve hükümet bunu elbette istiyor ama anlaşılan o ki bundan daha önemlisi İmamoğlu'nun siyasetten tasfiyesidir. Bunu daha çok istediğini görebiliyoruz. Hatta, 2019 yılı 31 Mart'ında kazandığı ilk seçimin, o yılın 6 Mayıs'ında iptal edilmesinden beri odak hiç kaymadı. İmamoğlu'na karşı dikkat hiç dağılmadı. Bu yılın 19 Mart'ında diplomasının iptali, ertesi gün hapse gönderilmesiyle de süreç bitmedi. İddianamesinin bir türlü hazırlanmaması bile bu dikkatli, kararlı ve titiz süreç yönetiminin eseri… Sadece yargı boyutuyla değil, siyasi, bürokratik ve medya aracılığıyla da her şey gayet koordineli şekilde sevk ve idare ediliyor. Başka işlerde görülmeyen bir titizlikte…

Tekrara hacet yok, İmamoğlu davasına -davalarına- iktidarın yakın ilgi ve alakası bu davayı/davaları giderek daha çok siyasallaştırıyor. Bu görüntü de başta ekonomi olmak üzere ülkenin ihtiyaç duyduğu güven ortamını zayıflatıyor. İleriye yönelik beklentileri tedirgin ediyor; finansal hassasiyeti ve dolayısıyla maliyeti artırıyor. Ama O'na karşı sürecin tavizsiz yönetilmesini hiçbir olumsuz gelişme durduramıyor.

Gelin görün ki Türkiye'nin ihtiyacı ise artık dramatik şekilde bambaşka bir yaklaşıma bağlıdır. Siyasal rekabeti zedelemek ve siyasi rakipleri denklem dışına atmak hariç diğeri bütün süreçlere odaklanmak gerekiyor. Başkanlık Sistemi'yle birlikte zayıflayan kurumların etkinliğini artırıp, onları oyuna sokarak kaybedilen zamanı hızla telafi etmek zarureti vardır. Sözgelimi, enflasyondan ibaret olmayan bir ekonomi programı gerekiyor ve bu programın işlemesi için hukuk düzeninin asgari şartı olan siyaseti hapse tıkmamak lüzumu bulunuyor.