Erdoğan ile Bahçeli'nin mükemmel ve mecburi uyumu devam ederken...
AK Parti'nin ve Erdoğan'ın sandıktan ders alarak işleri düzelteceğine dair iyimser beklentileri iktidara yakın medyadaki bazı isimler haricinde canlı tutan kalmadı. Bu listeye, ekonominin içinde bulunduğu müzmin kriz durumun doğal terbiye edici olduğunu ve bunun da kaçınılmaz olarak demokratik hamleler gerektireceğini varsayanları da ekleyebiliriz ama bu da yeterli olmaz. İstikamet çok belli Kavala ve Demirtaş davaları bir yana iktidar ortağı Bahçeli'nin açık baskısı ve iktidarın büyük ortağı Ak Parti'nin çaresiz sessizliği, iyimser beklentilerden daha fazla şey söylüyor.
Bununla birlikte iyimserlik; yani bir parça demokratikleşmenin önündeki engelin MHP olduğu hükmüne varıp Ak Parti'nin aslında iyi şeyler yapmak istediği ama Bahçeli'nin bırakmadığı kanaati de doğru değil. Hiç böyle olmadı İki parti taban olarak neredeyse aynileşmiş ve tavan olarak da sekiz seneye varan mükemmel bir uyum sağlamış durumdadır. Hukuk, demokrasi, yargı sistemi, ifade özgürlüğü, dış politika ve genel olarak muhalefete bakışta aralarında fark kalmamıştır. Erdoğan ve sözcüleri ile Bahçeli ve sözcülerinin hemen her açıklamada Cumhur İttifakı'na sadakat ifade etmeleri boşuna değildir. Fevkalade sahicidir. Dolayısıyla, zaman zaman muhalif kesimlerde ortaya atılan Cumhur İttifakı'nda muhtemel bir ayrılık hatta çatlak ve hatta görüş ayrılığı iddiaları da en az iktidarın 31 Mart'tan sonra normale döneceği varsayımı kadar iyimserdir ve gerekten uzaktır.
Zira, iki partinin birbirinden başka çıkar yolu, iktidar umudu ve hatta meşruiyet kaynağı bulunmamaktadır. iki liderin siyasal tutumu kendi açılarından son derece tutarlı ve gerçekçidir. Zira, ne Ak Parti'nin MHP yerine, ne de MHP'nin Ak Parti yerine koyacağı bir veya birden fazla parti bulunmaktadır.
Erdoğan ve Ak Parti de bunun farkında Nitekim, haftalardır sürmekte olan "sandıktan ders almakmilletin mesajını duymak turları"nda gelinen nokta bile bir dizi şaşaalı hamle duyurularının ardından, iktidar partisinin yapacağı kampta, bakanlar ve bakan yardımcılarına telefonla uluşamayan milletvekillerinin bir araya gelip meselelerini konuşmasına kadar gerilemiştir. Vekiller, bakanlara ve yardımcılarına dertlerini anlatacak ve böylelikle iktidar kadroları arasında uyum yakalanacak. Seçmen de 31 Mart'ta tam da bunu dert etmiş ve iktidara bakanlar telefona çıksın mesajı vermişti!
Erdoğan, siyasi yol haritasını ekonominin yabancı sermaye çekebileceği bir noktaya gelmesine bağlamış durumda ve bu sağlanana kadar zaman kazanmaya çalışıyor. Yabancı sermayeyi çekebilmek için de hukuk ya da demokraside taviz vermek niyeti taşımıyor. Bütün siyasal veriler sabit kalarak, sadece ekonomideki hamlelerle yolun açılabileceğini ve seçim atmosferine girildiğinde elinin bollaşacağı hesabını yapıyor. Tabii bununla birlikte muhalefetin gönlünü ederek bir kez daha seçilme imkanını yakalamayı da Hal böyleyken, gereksiz yere demokratikleşmenin lüzumu bulunmuyor!