Şöyle büyük milletiz, böyle büyük devletiz, şu kadar yüzyıllık geçmişimiz, bu kadar bin yıllık yönetim tecrübemiz var. Onlarca devletten, imparatorluklardan süzülüp gelen tarihimiz var. Kültürlerin, dinlerin, medeniyetlerin buluşma noktasıyız.
Saymakla bitmez meziyetlerimiz var. Kendimizi kendimize anlatmaya başladığımızda kuracağımız uzun cümlelerimiz var. Bazen abartsak da geçmişimizde övünmeyi hak ettiğimiz çok değerli zamanlar da var.
Bir sürü de eksiğimiz var… Evvela, tarihi tecrübeden yararlanma kabiliyetimiz yok. Geçmişi bütün yönleriyle değerlendirip bugünü yaşama ve geleceği yönetme özelliğimiz de yok. Hamasetten, slogandan, marştan kurtulmayı bilmeyiz. "Bir zamanlar maziye bak ne kadar şendik" havasında bir hayatı seviyoruz. Bir iki istisna dışında bugüne kadar devleti yönetenleri sevdiği şarkı da budur.
En önemli eksiğimiz de temel sorunlarımızın herhangi birini çözememektir. Bu ülkenin böyle bir becerisi yoktur. Büyük, acılı, maliyetli ve gerilim üretici sorunları çözüp önümüze bakmak yerine onlarla yaşama takıntımız var. Sorunun parçası olmak ve iştahla bir tarafından çekiştirip onun hep sorun olarak kalmasını seviyoruz. Osmanlı'yı geride bıraktık Cumhuriyet'i kurduk, aynı hastalığı yaşıyoruz.
Senelerce dindarlar devletle problemliydi, şimdi yerine laikleri koyduk. Bir kesim gitti yenisi geldi ama devletin vatandaşla problemi devam ediyor. İktidar gücü değişiyor ama norm dayatan hep devlet oluyor. Aslolanın; fikri, düşüncesi, hayat tarzı nasıl olursa olsun bütün vatandaşlara eşit davranmak gerektiği gerçeğine ulaşamıyoruz. Herkes kendisini iyi hissetmezse kimsenin mutlu olamayacağını anlayamıyoruz. O yüzden, sorun yaşayanlar yer değiştiriyor ve devlet-millet sorunu hala orada duruyor.
İktidar sahipliği değişiyor ama siyasi yasakla siyaset mühendisliği problemi değişmiyor. Demokrasinin üzerindeki bu ağır yük de omuzlarda duruyor.
On yıllar geçiyor ama hukuk da bir türlü üstün olamıyor. Yargıya hükmeden siyaset değişiyor ama yargı zinhar bağımsızlaşamıyor.
İktidarlar gidiyor, iktidarlar geliyor, dünya hızla değişiyor ama eğitim de zerre kadar değişmiyor. Başaramıyoruz. Bu temel sorunu çözemiyoruz.
Sadece hak, hukuk ve demokraside değil mesela ekonomide de temel sorunları çözemiyoruz. Teknoloji ve bilime dayalı üretim yapamıyoruz. Onlarca branşta dünyada ilk sıralarda olmamız gerekirken bir tanesinde bile listeye giremiyoruz. Üretmeden güçlü bir devlet olamayacağımız gerçeğiyle yüzleşemiyoruz. Bunun yerine geçmiş güzel günlerin hayaliyle yaşamayı seviyoruz.

10