Ateşkes sonrası Gazze ve 'Filistin'i bekleyen tehlike

Hamas ile İsrail arasındaki ateşkesin gerekli ve kaçınılmaz olduğu açıktır. Bir tarafta, arkasına ABD Başkanı Trump'ın bile varlığından haberdar olmadığı silahlarla ve sınırsız askeri güçle Gazze'de soykırım yapan İsrail, öte yanda derme çatma mühimmatla buna karşılık veren Hamas varken ateşkesten başka yol olmadığı açıktır. Sonuçta, İsrail onları yenemedi ve eğer ABD desteği olmasa bırakın Gazze'yi yerle bir etmek 7 Ekim'in cevabını bile verecek güce sahip olmadıkları anlaşıldı.

Gıda yardımlarına izin verilmediği için çocukların açlıktan ölmeye başladığı bir ortamda ateşkes hayati öneme sahipti. İyi ki daha gecikmeden oldu. İki yıldan beri Gazze adına tek bir anlamlı çözüm girişiminde bulunamayan dünya ve özellikle İslam dünyası için de gelinen bu nokta olumludur. Ortada, Filistin ve Gazze'yi hak edilmiş ve Birleşmiş Milletler tarafından da defalarca kabul edilmiş hakları lehine gözeten bir anlaşma yok ama saldırıların bitmesi, yiyecek yardımlarının ulaşması ve en azından yeniden imar faaliyetlerinin konuşulması isabetlidir.

Gazze'deki masum insanların hayatı kurtulacaktır. Böylesine eşitsiz ve orantısız bir güç denkleminde silahların susması onlar için tek çıkış yoluydu.

Peki ne üzerinde anlaşıldı ve şimdiden sonra ne olabilir

Şarm El Şeyh'te gösterişli bir törenle imzalanan metnin adı "Kalıcı Barış ve Refah İçin Trump Bildirisi"dir. Bildiride Hamas ve İsrail'in imzası yok ama onların da bunu kabul ettiği varsayılıyor.

Varsayıma göre, Trump İsrail adına; Mısır, Katar ve Türkiye de Hamas adına anlaşmanın garantörleridir.

Öncelikle, "kalıcı barış ve refah" lafının genel bir ifade olduğunu söyleyelim. Şarm El Şeyh belgesi de sonuçta hukuki bağlayıcılığı olmayan bir metindir. Dolayısıyla imzacı ülkelerin sürece artık eskisinden daha güçlü sahip çıkmaları gerekmektedir.

Ortada sürekli geriletilen bir Filistin meselesi var ve imzalanan metinde de bu yaklaşım devam ediyor. Bildiride Filistin mücadelesinin temel referansı olan 242 ve 338 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarına atıf yoktur. Unutmayalım, bu kararlarda ABD de taraftı. Ayrıca, metinde ve New York'ta açıklanan 20 maddelik planda, Filistin meselesinin temeli olan ve son olarak Gazze'de 70 bin insanın hayatına mal olan "işgal" ifadesi de geçmiyor. "İki devletli çözüm" ifadesi de yok ve zaten Trump önceki gün bununla değil, Gazze'nin imarıyla ilgilendiğini söyleyerek bahsi kapatmış bulunuyor.

En kritik noktaya gelelim... Metinlerin dili, Trump'ın İsrail Meclisi'nde yaptığı gösteri ve İsrail yönetiminin bütün bu olup bitenleri yorumlama biçimi Filistin meselesinin tasfiyesi tehlikesi içeriyor. Bilhassa Gazze'nin Filistin yönetiminin elinden alınıp uluslararası bir güce devredilme senaryosu ve İsrail'in Gazze'den çekilme sözünü tutup tutmayacağındaki belirsizlik -ki İsrail'in sudan bahaneler ileri sürerek Gazze'den tam olarak çekilmeyeceği güçlü ihtimal- tasfiye tehlikesini güçlendiriyor. Filistin Meselesi, işgal altındaki topraklardan milyonlarca mülteciye kadar uzanan devasa bir konu ve bir haftalık süreçte bundan tek kelime bahseden olmadı.