Devlet Aklı

Yine başka bir ülkede olsa hükümet düşürecek olaylarla bir hafta geçti. Bir istifa, bir görevden alma yok, sorumlular ve sorumluluklar berhava olmuş. İktidar devletin bütün imkanlarıyla bilhassa yasama yoluyla muhalefetin üstüne gidiyor. Tek adam rejiminin gelişerek devamı ve ölene kadar koltuğunu korumasına engel olarak görülen her şey, herkes hedefte

Elbette devletin rastgele işler yapmaması, planlı ve öngörülü olması herkes için iyi olandır. Buna itiraz eden olmaz. Fakat bizde işler pek öyle yürümüyor.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başarısızlığı ortadadır. Hesap vermeme üzerine bir sistem kurdular. Devlet, insanları mutlu etmek için değil itaat ettirmek için çalışıyor. Maruz kaldığımız operasyonlar ve söylemler ya daha önce denenmiş ya da başka ülkelerde denenmiş halkı tepkisizleştirmede başarı sağlanmış metotlar. Bunlardan en yenisi de "Devlet Aklı" söylemi ve onun arkasından yürütülen Ortadoğu'da değişen paradigma bahanesiyle başlatılan ikinci açılım operasyonu.

Pazarlama tekniklerinin en önemli ve ilk aşaması olarak tumturaklı bir isim bulmuşlar. Osmanlı buna "hikmeti hükümet" dermiş. Frenkler ise "raison d'etat" derlermiş. Bugünün Türkiye'sinde devlet aklı diye pazarlanıyor. Daha önce "beka" söylemiyle baya bir yol yürümüşlerdi. Bu taktik her zaman işe yarıyor. Bu yeni söylem de taraftar bulmuşa benziyor.

Geçen gün bindiğim bir taksi şoförüyle bunları konuştuk: Taksi şoförü bu aklı satın alma terimiyle ifade edersek satın almış ve bu aklın kurnazlığına iman etmiş. Olan bitenler onun da hoşuna gitmiyor ama devlet aklının büyük bir tuzak kurduğunu bizim bu sürecin sonunu beklememiz gibi bir görevimiz olduğunu, eğer doğru ve uslu durmazsak vatan haini olacağımızı bir güzel anlattı. Gel de ona devlet hukuksuz iş yapmaz de, Anayasa'nın 66. Maddesinin önemini, Mehmet Uçum'un dile getirdiği Türk, Kürt, Arap federasyonunun ülkeyi nereye götüreceğini anlat. Çareyi İmralı canisinde arayan devlet aklına nasıl güvenelim de... Memlekette hiçbir şey iyiye gitmezken, yolsuzluklar, cinayetler, intiharlar, tehditler sürer giderken bunları dert etmeyen akıl olur mu de!

Ne hikmetse bu akıl depremde günlerce enkaz altında kalan vatandaşını çıkarmak için çalışmıyor, kaçak içkiden ölen vatandaşını umursamıyor, ülkeyi kaçak insanlar işgal etmiş umursamıyor, otelde yanarak ölen vatandaşlarının sorumlularını bulamıyor. Kim istemez akıllı hatta ahlaklı bir devleti. Ama Türk devlet geleneği gibi büyük büyük laflarla tutuklamalar, milletvekili transferleri yapmak ahlaklı bir duruş değil.

İkinci açılım süreci ve bununla ilgili Anayasa değişikliği, sözüm ona devlet aklı ile izah edilmeye çalışılıyor. Oltacıların yaptığı gibi misinayı bir geriyor bir gevşetiyorlar. Falcıların kullandığı dil gibi ucu açık, kesinlik belirtmeyen, inkara imkân veren her yöne çekilebilen cümleler kuruyorlar. Böylece birçok ihtimale imkân veren planları oluyor. Meşhur fıkradaki idam mahkumunun padişahın atına Arapça öğretmek dileği gibi bu işte de dört ihtimal var: