Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ büyük farkla kazandı. Avrupa Parlamentosu için pazar günü yapılan seçimlerin ardından henüz seçim sonuçları resmen açıklanmamışken bütün Türk basını bu ortak başlıkta mutabakat sağlamış görünüyor. Hâlbuki durum pek öyle değil gibi. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede, 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu için 6-9 Haziran tarihleri arasında seçimler düzenlendi. Yaklaşık 370 milyon seçmenin 51'i oy kullandı bu rakam 2019 seçimlerine göre yarım puan yüksek Ülke ülke farklı değerlendirilmesi gereken seçimlerde ilk bakışta özellikle Almanya ve Fransa'da aşırı sağın ve aşırı solun oylarının artmasına rağmen merkez yerini koruyor. Almanya'da aşırı sağcı AfD, önceki döneme göre oyunu 4,9 artırdı. Fransa'da sandık çıkış anketlerine göre aşırı sağdaki Marine Le Pen'in partisi Ulusal Birlik (RN), 2019'daki son seçimlere kıyasla 10 puan yükselişle 31,5 oy aldı. Fransa'da üçüncü sırada ise büyük bir yükselişle 14 oy alan Sosyalist Parti geldi. 2019 ve 2024 seçim sonuçlarına bakınca tek başına aşırı sağın yükseldiği söylenemez. Avrupa aşırı sağ konusunda sabıkalı olduğu için hep oraya bakıyorlar galiba. Çünkü Avrupa'da aşırı sağdan bahsediliyorsa ırkçılıktan bahsediliyor demektir. Öncelikle Afrikalı ve Asyalı göçmenlere ve bilhassa Müslüman olanlara karşı sert politikalar "aşırı sağ" partilerin ortak taraflarıdır. Seçimin en insaflı yorumunu BBC "Aşırı sağ güçlendi, 'merkez' üstünlüğünü korudu" şeklinde okuyucularına duyuruyor.
Avrupa'nın siyasi kodları bize bire bir uymaz. Türk basınının ise AP seçimlerinde aşırı sağ vurgusunun tesadüfen olmadığını düşünüyorum. Bizdeki yabancı tanımı da Avrupai tanıma uymaz. Aşırı sağ söyleminin altına gizlenmiş ırkçılık suçlaması kendini sol, sosyal demokrat ve liberal olarak tanımlayanları zan altına sokmaktadır. Söylemin tek amacı var: "Eğer göçmen karşıtıysanız aşırı sağcı ırkçı olursunuz." çıkarımını zihinlere kazımak... Böylelikle göçmen sorunları aşırı sağ kalıbına hapsedilmektedir. Aşırı göçmen aşırı sağ demektir. Bu söylemle göçmenleri durdurmak yerine göçmen karşıtları aşırı sağcı etiketiyle baskılanır.
Bizdeki ittifak oluşumları Avrupa ve bütün dünyada geçerli olan milliyetçiler göçmen karşıtı olduğu kabulünü bozuyor. Milliyetçi olduğunu iddia eden partilerin göç ve göçmen destekçisi hükûmet politikalarını destekledikleri bir gerçeküstü dönem yaşıyoruz.
Avrupa'yı yöneten merkez partilerin Türkiye ile yürüttükleri ve düşük maliyetli, Türkiye açısından büyük fedakârlık içeren göçmenleri Türkiye'de tutma politikaları sayesinde Avrupa'da göçmen karşıtı partilerin potansiyellerinin altında kaldıklarını düşünüyorum. Önümüzdeki beş sene için oluşan Avrupa Parlamentosu bir öncekine göre çok farklı değil; dolayısı ile göçmen politikaları da çok değişeceğe benzemiyor.
Bizdeki siyasi dengelerin bir cinayet soruşturması üzerinden bozulmaya başlaması karşısında iktidarı sıkıştırmak için olsa gerek, konu nihayet göç ve onun üzerinden geri kabul anlaşmasının sonlandırılmasına geldi ve akabinde AKP sözcüsü Ömer Çelik'in AP seçimleri için yaptığı yorumda "Avrupa'da aşırı sağa cevap verilmesi önemli olacaktır. Cumhurbaşkanı ortaya çıkan faşizme karşı Özgür Özel ile ortak hareket etmeleri gerektiğini belirtmiştir."