Fitne zamanı fıkhı

İnsanların günlük din değiştirdikleri; akşam mü'min yatıp sabah kâfir, kâfir yatıp Müslüman uyandıkları bir zamanın eşiğindeyiz. Bu öyle bir zaman ki; dini dinsizlerden öğrenmiş olanlar, dindarların elinden dini almaya çalışıyorlar. Ellerinden gelse bu dini dinsizlerden öğrenmiş olanlar, Allah'a din öğretecekler.

"(Ey Muhammed!) De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."( Hucurat Sûresi 16)

Müslümanların hayatında ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde din adına bağlayıcı şer'i bir otoritenin bulunmadığı, herkesin şahsi görüşünü din zannettiği, kendisini fetva makamında gördüğü zamanlar, fitne zamanlarıdır. Fitne zamanının fıkhı da özel bir fıkıhtır. Sonuçları itibarı ile "Havf Fıkhı" daha ağırlıkta bir fıkıh olacaktır. Ayrıca, işin özellikle İlahiyatçı, Sosyolog ve Psikologları ilgilendiren kısmı, savaş, korku, fitne, ölenin niye öldüğü, öldürenin niye öldürdüğünü bilmediği terör, sapıklık, kargaşa, hercümerç, tabii afetler, hastalık, göç, açlık, hastalık zamanlarında insan psikolojisi, aile içi ilişkiler, topluluk olarak davranışlarımız, sabır, yardımlaşma, ötekilerle olan ilişkilerimiz din ile terbiye edilip mukayyed kılınmazsa, düşmanın tuzaklarına yakalanmamız kaçınılmaz olacaktır.

Fitne, denenmektir, imtihandan geçirilmektir. Fiten, sözlükte değerli madenleri saf olup olmadıklarını tesbit etmek amacıyla ateşte eritmek anlamındaki fetn (fütûn) kökünden türeyen fitne kelimesinin çoğuludur. Fitne mastar olarak "sınamak, nimet veya sıkıntı ile denemek", isim olarak 'utkunluk, sapıklık, kargaşa' manalarında kullanılır. Kur'an'da genellikle 'insanın isyan veya sabrını ölçmeye yönelik her tür ilâhî imtihan' anlamına gelen fitne kelimesinin 'günah, fısk ve fücûr, inkârcılık, savaş, yangın, zelzele, kargaşa' şeklindeki manaları zamanla daha çok yaygınlık kazanmış; özellikle hadis literatüründe bu kelime, İslâm toplumunda çeşitli dinî ve siyasî sebeplerle ortaya çıkan sosyal kargaşa, anarşi ve iç savaş gibi ümmet bütünlüğünü bozan her türlü yıkıcı faaliyeti ifade etmek için kullanılmıştır. Rabbimiz uyarıyor:

"Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan fitneden sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır." (Enfal Sûresi 25)

Allah yolunda aksiyoner bir bakış açısına sahip değilseniz, sizde inisiyatif diye bir şey yoksa, zihniyet ve amel açısından düşmanın stratejisine bağımlı iseniz, kolaylıkla aldatılır ve yanlış yöne sevkedilirsiniz. Bulunduğunuz ülkede, yerde hak ile batıl, maslahat ile mefsedet, doğru ile yanlış birbirlerine karışmışlarsa bir kişinin ehl-i hak'tan mı, ehl-i batıl'dan mı olduğunu birbirinden ayrıd edemiyorsanız; ölçülerden bir ölçü olarak Allah, Peygamber ve Müslüman düşmanlarının fırlattıkları oku takib ederek Ehl-i hakkı tanımaya çalışmanız, fitne zamanı fıkhındandır. İmam Şâfiî'ye (rahimehullah): "Fitne zamanında hakkı tutanları nasıl anlarız" diye sorulmuş, O da: "Düşman oklarını takip ediniz, o sizi hak ehline götürür" demiş. Günümüzde bütün dünya gâvurları İsrail ile beraber olup Gazzeli Müslümanlara bomba yağdırıyorlar. Bu durumda kim diyebilir İsrail'e karşı direnen Gazzeli Müslümanlar Ehl-i Hak değildir Şayet İslâm coğrafyasında, bu ülkede bunu diyenler varsa, onları da gaâvurlardan sayınız.

Fitne zamanları, "mezlaka-i akdam" zamanlarıdır. Mezlaka, "kaygan yer" demektir. "Mezlaka-i akdam," ayakların kaydığı yer, mecazen, ilmî bahislerde hata yapılma ihtimali çok büyük olan, nazik, tehlikeli meseleler demektir. Bugün hilafet-i şer'iyye'nin yokluğundan bütün İslâm coğrafyası "mezlaka-i akdam"a dönüşmüştür. İlim ile birlikte firaseti ve basireti kuşanmazsanız, ayağınızın kayması an meselesidir. Rasûlüllah (sav) buyuruyor: