Cesur bir kez, korkak bin kez ölür

İman cesaretin membaıdır. İmandan kaynaklanan vazifeler cesaret-i imaniye ile yerine getirilirler. Ehl-i dalâlet ve küfrün Müslümanlara uyguladıkları psikolojik savaşın silâhları evham ve korkudur.Allah'a güven ve tevekkülden kaynaklanan metanete ise "cesaret-i imaniye" adı verilir. İmandan gelen cesaret olmazsa hayat baştan sona esaret olur. Rabbimiz haber veriyor:

"Hani Mûsâ, kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti."

"Ey kavmim! Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz."

"Dediler ki: "Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz."

"Korkanların içinden Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: "Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü'minler iseniz, yalnızca Allah'a tevekkül edin." (Maide Sûresi 20-23)

Görüldüğü gibi, Musa (as) ey kavmim, Rabbinizin size bu büyük lütuflarını hatırlayın da O'na bir şükrane olarak Rabbinizin size yazdığı kutsal yere, büyük ata İbrahim'in (a.s), oğulları İshak (a.s) ve torunu Yakub'un (a.s) vatanı olan Arz-ı Mukaddese girin. Sakın ardınıza dönmeyin. İrtidat etmeyin. İnancınızdan geri dönmeyin. Rabbinizin bu cihad emrinden dönmeyin demişti. Mûsâ (a.s). Rabbinizin atanız İsrâil'in, Yakub'un diliyle size vaad ettiği, sizin vatanınız olmasını istediği bu topraklardan vazgeçmeyin. Orada oturan zorbaların varlığından çekinerek gerisin geriye dönmeyin. Yoksa kaybedersiniz. Çünkü korkaklar, cesaretsizler kaybetmişlerden sayılırlar. "Cesur bir kez, korkak bin kez ölür." Anlayabildiğimiz kadarıyla İsrâiloğulları Mûsâ (a.s)'la birlikte Mısır'dan çıkıp eski yurtlarına dönerlerken Faran çölünde bulundukları bir sırada bu emir, bu cihad emri kendilerine verilmişti. Onlar böyle Allah adına bir cihadı göze alamadılar. O bölgedeki zorbalardan korkup tekrar geriye, Mısır'a dönmeyi düşündüler ve kendilerini Allah yolunda cihada çağıran peygamberlerine şöyle dediler:

" 'Ey Mûsâ! Orada zorba bir kavim vardır, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya girmeyeceğiz, eğer çıkarlarsa biz de gireriz' demişlerdi."

Yani ey Mûsâ, orada zorba bir toplum var. Orada güçlü, kuvvetli, zalim bir toplum var. Biz onlarla baş edemeyiz. Biz onlarla asla savaşamayız, buna güç yetiremeyiz dediler. Tarihî bilgilere bakılırsa bunlar Amalikalılardı. Onlar aradan çıkıp gitmedikçe, savaşsız olarak orayı bize teslim etmedikçe biz asla oraya girmeyeceğiz. Eğer onlar oradan çıkıp giderlerse ancak o zaman biz gireceğiz dediler. İnandıkları Allah uğrunda savaşmaya, ölmeye, öldürmeye değmeyen bir Allah. Bu adamların, uğrunda fedâ-i mal ve fedâ-i canda bulunmaya değmeyen bir Allah inançları var. Tıpkı şu andaki Müslümanlar gibi. Mescid-i Aksa'nın kutsal olduğuna inanıyorlar, Mescid-i Aksa'nın etrafının Allah tarafından mübarek kıldığına da inanıyorlar. Ama Mescid-i Aksa'yı ve mübarek etrafını Siyonist Yahudi İsrail'in esaretinden kurtarmaya cesaret edemiyorlar. Bu işi sadece Filistinli Müslümanlara bırakıyorlar.