Sonuç mu, süreç mi
MUSTAFA ÇELİK
İnsanlar genellikle başarıya ulaşıp ulaşmadığına bakar, ne kadar emek verdiğini, nasıl zorluklar aştığını değil. Bu yüzden bazı durumlarda sadece sonucu göstermek, çabanın kendisinden daha çok değer görebilir. Ancak bu yaklaşım eleştirilebilir de; çünkü sadece sonuca odaklanmak, etik olmayan yollarla elde edilen başarıları da meşru gösterebilir
"Kimse senin gemiyi nasıl karşıya geçirdiğinle ilgilenmez, karşıya geçip geçirmediğinle ilgilenir." Bu söz, modern toplumların başarıya olan bakışını oldukça çarpıcı bir şekilde özetler. Giderek hızlanan dünyada, insanlar artık sadece sonuçlara odaklanıyor; ne kadar emek verildiği, hangi yöntemlerle sonuca ulaşıldığı çoğu zaman göz ardı ediliyor. Bu yaklaşım, başarıyı yalnızca ulaşılan hedef üzerinden değerlendiren dar bir perspektifin ürünüdür. Sadece sonuca odaklanmak, kimi zaman etik dışı yolları bile meşrulaştırabilir. Amaç her şeyi haklı çıkarır anlayışı, toplumsal değerleri ve güven duygusunu zedeleyebilir. Oysa hayat, yalnızca sonuçlardan ibaret değildir. Hedefe giden yol; mücadele, kararlılık, azim, sabır ve bazen de vazgeçmeyi bilmeyi içerir. Bir dağa tırmanan dağcının zirveye ulaşıp ulaşmaması elbette önemlidir, fakat asıl anlamlı olan, o tırmanış sırasında yaşadığı deneyimler, öğrendiği dersler ve karşılaştığı zorluklarla nasıl başa çıktığıdır. Bu süreç, bireyin karakterini oluşturur ve onu olgunlaştırır. Dolayısıyla toplum, yalnızca sonuca değil, sürece de değer vermeyi öğrenmelidir. Çünkü sağlam bir gelecek, yalnızca başarılarla değil, o başarıların ardındaki değerlerle inşa edilir.
Yalnızca sonuca odaklanan bir bakış açısı, beraberinde birçok sorunu da getirir. İnsanlar, başarıya ulaşmak için kısa yollar aramaya başlar, etik dışı yöntemleri meşru görür hale gelir. Bir öğrenci sınavdan yüksek not almak için kopya çekerse, kağıt üzerindeki başarı, gerçekte bir boşluktur. Çünkü bu başarıda bilgi yoktur, çaba yoktur, hak edilmişlik yoktur. Oysa asıl değerli olan, sabahlara kadar çalışarak, zorlukların üstesinden gelerek, bilgiyi içselleştirerek kazanılan başarıdır. İşte o zaman, yalnızca bir hedefe ulaşmakla kalınmaz, aynı zamanda kişisel bir dönüşüm de yaşanır.
Bu durum sadece bireysel yaşamla sınırlı değildir. Kurumlar, devletler ve toplumlar da benzer bir anlayışa sahiptir. Bir liderin sadece seçim kazanması, bir şirketin sadece kâr etmesi ya da bir ülkenin sadece ekonomik büyüme göstermesi yeterli değildir. Bu sonuçlara nasıl ulaşıldığı da en az sonuç kadar önemlidir. Adil bir yönetimle mi kazanıldı seçim, doğaya zarar vermeden mi elde edildi kar, büyüme sırasında toplumun refahı gözetildi mi İşte bu sorular süreci değerlendirmenin gerekliliğini ortaya koyar.
Öyleyse sormak gerekir: Başarıya giden yolda hangi değerlerden vazgeçmeye razıyız Karşıya bir gemiyi geçirmek için her yolu mübah saymalı mıyız Cevap, vicdanla verildiğinde şudur: Hayır. Çünkü sürecin değersiz olduğu bir yerde, sonuçlar da bir süre sonra anlamını yitirir.
Sonuç odaklı yaşamak, kısa vadede başarı getirebilir; fakat uzun vadede bireyleri duygusal olarak yıpratır, toplumu ise ahlaki bir boşluğa sürükler. Oysa süreç odaklı olmak, belki daha uzun bir yolculuktur ama daha sağlam, daha sürdürülebilir ve daha insani bir başarıyı beraberinde getirir.