Müslümanlığımızın kıymeti tartışmasızdır

Bizim dışımızda bizim Müslümanlığımızdan kimse sorumlu değildir. Herkes kendi yüreğinde yaşar mevsimini; ne senin kışın başkasını üşütür, ne başkasının yazı seni ısıtır...

Bu asırda Amerika-İsrail'in ve dünya gâvurlarının istilâsına uğrayan Gazze'nin yalnızlığı ve kimsesizliği bize şu dersi vermektedir: Vicdan kaybı, kan kaybı gibidir. Vicdanını kaybeden ahlakını, adaletini ve merhametini de kaybeder. Geri de sadece çıkarcı, menfaatçi, ikiyüzlü, pısırık, eğreti, ruhsuz ve kuru bir dindarlık kalır. Yaşadığımız bugünler bunun bariz şahididirler.

İlgide, alakada, ahlakta, ailede, ticarette, siyasette, ekonomide ve cihadda Peygamberimize ne kadar benziyorsak, Müslümanlık kalitemiz de o kadardır. Peygamberi devre dışı bırakanların rütbeleri, makamları, diplomaları unvanları ne olursa olsun- dinde herhangi bir değerleri, kıymetleri olmaz.

Haram yemeyen, yalan konuşmayan, kul hakkına girmeyen, eylemi ile söylemi çelişmeyen, insanların elinden ve dilinden emin olduğu Müslüman asırların insan güzeli olup kadrü kıymetinde asla şüphe edilmez. Müslümanın kadrü kıymetini idrak eden Müslümana başkasını tercih edemez. Rabbimiz uyarıyor: "Hem iman etmedikçe müşrik kadınlarla evlenmeyin! Ve elbette mü'min bir câriye, (hür) bir müşrik kadından daha hayırlıdır. (O müşrik kadın) hoşunuza gitse bile! Îmân etmedikçe müşrik erkekleri de (mü'min kadınlarla) evlendirmeyin! Elbette mü'min bir köle,(hür) bir müşrikten daha hayırlıdır. (O müşrik) hoşunuza dahi gitse! İşte onlar ateşe da'vet ederler. Allah ise, izniyle Cennete ve mağfirete (vesîle olacak amellere) da'vet ediyor; âyetlerini de insanlara iyice açıklıyor, tâ ki ibret alsınlar." (Bakara Suresi221)

Bu âyet-i kerîme, Abdullah bin Revâha (ra)'ın âzâd ettiği câriyesi ile evlenmesini, bazı kimselerin kınaması üzerine nâzil olmuştur. Mâide Sûresinin 5. âyetiyle ehl-i kitab kadınları müşrik kadınlardan istisnâ edilerek Müslüman erkeklerin ehl-i kitab kadınlarıyla evlenebilmelerine kerâhetle ruhsat verilmesine rağmen, Müslüman kadınların, îmân etmeyen erkeklerle evlenmeleri dînen haramdır. (İbn-i Kesîr, Tefsiru'l Kur'ân'il Azîm, c. 1, 193)

Müslümanlar olarak düşmanımıza değil ihtilaflarınıza mağlup olduk. Allah'ın arzında Müslümanlar boğazlanırken, evleri ateşe verilirken buna ses çıkarmayıp, sadece "la havle" ve "innâlillah" demek, bizi aldatan nefsimizin ve uzayıp giden duyguların bizleri gıdıklamasından başka bir şey değildir. Siyonist İsrail sadece Gazze'de kardeşlerimizi katletmedi. Aynı zamanda bu katliamı durdurabileceklerine dair umut bağladığımız İslâm dünyasındaki tüm güç, imkân ve iktidar sahiplerine karşı içimizdeki hüsnü zannı da katletti. Siyonist İsrail denilen bu katilden intikam almanın derdine düşmemişsek, düşmanın sermayesinden olmuşuz demektir.

Ahlakımızda, sosyal hayatımızda, aile hayatımızda, çocuk eğitimimizde Kur'an bizim için belirleyici bir ölçü değilse; düğünümüzü yaparken, ticaretimizi yürütürken, akraba ve komşuluk ilişkilerimizi, anne-babalarımızla ve arkadaşlarımızla ilişkilerimizi düzenlerken, bir diziyi izlerken, bir sosyal medya sitesinde gezinirken Kur'an'ı bağlayıcı amir bir ölçü olarak görmüyorsak, bizim Müslümanlıktan nasiplenmemişiz demektir.

Ticaretimizi, siyasetimizi, ahlakımızı, davranışlarımızı, hayat programımızı Kur'an değil, Batı merkezli diziler, filmler, sosyal medya fenomenleri, spor ve sanat camiasının ünlüleri belirliyorsa, biz Müslümanlığımızı tüketmişiz demektir.