Müslümanların bütünlüğü farzdır

Allah'ın arzında Müslümanlar, İslâm ailesini oluştururlar. Cemil Meriç'in ifadesiyle "Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız. Bizden ala akraba mı olur" Bil ve inan ki; Allahû Teâlâ'nın indinde akide açısından iki millet vardir. Birincisi sahih iman ve salih amel sahibi her kavimden cennete gidecek İslâm milleti ve diğeri her kavimden küfür ve şirk üzere cehenneme gidecek küfür milleti. Küfür tek millet olduğu gibi, Müslümanlar da tek ümmettirler.

İttihadü'l Müslimin, bütün zamanların ve mekânların en büyük farzıdır. Müslüman olup da Müslümanların uhuvvetini, fütüvvetini, vahdetini önemsemeyenler; şeytanın maskarası ve Müslümanların yüzkarası olmaktan öteye gidemezler.

Dünyada nice Müslüman arkadaşlar vardır akraba değillerdir. Ama kalpte daima aileden biridirler. İman, Müslümanları gönül coğrafyasının taşrasından tutmaya müsaade etmez... Rabbimiz buyuruyor:

"Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine'ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." (Haşr Sûresi 9)

Akidemizi ve birliğimizi hedef alan ve son kertede ABD-İsrail cephesine destek anlamına gelen bütün söylem ve eylemler, İslâm'a ve Müslümanlara ihanet cümlesindendirler. Bu, böyle bilinmelidir.

Müslümanlar arasında ittifak kurmak yerine bütün ihtilaflı alanlar üreterek geleneksel İslâm coğrafyasındaki ülkelerin yönetilebilir ve yaşanılabilir olma vasfını elinden almaya çalışanlar, İslâm ümmetine ihanet edenlerdir.

Müslümanların coğrafyasında hiçbir vatandaş diğerini satın alabilecek kadar zengin, diğeri de kendini satacak kadar fakir olmamalıdır. Şayet bu oluyorsa, memleket İslâm'ın sosyal adaletini kaybetmiş demektir.

"Önce muhtaç bırakıp sonra yardım etmek, planlanmış bir cinayettir."

İslâm bir bütündür; gayesi bütün insanlığın iki cihan saadetidir. İslâm'ın ortaya koyduğu ilkeler, getirmiş olduğu emir ve yasaklar açık ve nettir. İslâm'da muğlaklığa ve meçhullüğe yer yoktur. Sade ve samimi olmayanlar, İslâm'ın dairesinde kalamazlar.

İslam nizamındaki emir, yasak ve tavsiyeleri öncelikler sıralamasına göre kategorik olarak bir bütün halinde ele almayan resmî-sivil bütün dindarlık tezahürleri taffakkuhu din'den uzaktırlar.

Farzlara ihanet edenlerin en önemli maharetleri, nafileleri bayraklaştırmaktır. Koşarak kendimizi harap etmeyelim, yazgımız bizi usul usul yürürken de bulur. Yeter ki bizler kardeşlikten, birlikten, bütünlükten taviz vermeyelim.

Müslümanların dağınıklıkları, düşmanın işgaline ve istilâsına çıkarılmış bir davetiyedir. Allah yolunda renklerimiz, ırklarımız, mezhep ve meşreplerimiz farklı olsa da bütünlüğümüz düşman karşısındaki üstünlüğümüzdür. Allah yolunda "İnsanı farklı yapan affettikleridir, güçlü yapan sabrettikleridir, kendi yapan vazgeçtikleridir." Kardeşlik yükümüz, yağmur indiren bulutlardan daha yüklü olmadığı sürece mümin olmanın zevkini yaşayamayız, dinimizin hâkimiyet günlerini göremeyiz!

Müslümanlar; şartlar ne kadar ağır olursa olsun, acziyet ve çaresizlik görüntüsü vermemelidirler. Düşman, her an öldürücü darbeye maruz kalabileceği endişesiyle yaşamalıdır. Aksi takdirde zulüm çeşitlenecek ve katlanarak sürüp gider. Parçalanmaktan, bölünmekten dolayı meydana gelen acziyetçaresizlik, ölümden beterdir.