Müslümanlar için dinin dışında hayat olmaz

Din demek, hayâ ve hayat demektir. Dinin dışında, taşrasında kalmak memattır. Yani ölümdür, yok olmaktır. Dinin çağlarüstü cihanşümul çağrısı, bir hayat çağrısıdır.

"Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Rasûlü'nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O'nun huzurunda toplanacaksınız." (Enfal Sûresi 24)

İnsanoğlu ancak din ile ihya olunur. Din ile ihya olunmuşları din idaresinin dışında tutmak, onları her gün ölüme mahkûm etmektir.

Din Allah'ın binasıdır. İslâm bir mimari oluşturuyorsa, şunlar da o mimarinin ana unsurlarını teşkil ediyor. İman, İbadet, Ahlak, Muamelat, Ukubat... Hiç şüphesiz her bir unsurun nev'i şahsına münhasır ehemmiyeti var. Her biri Dinin mütemmim cüz'ü olarak mütalaa edilebilir. Din, onlarla bütünlük arzediyor. Birisini azalttığınızda Din'in bütünlüğü de yara alıyor. Bazen "Din iman, ibadet ve ahlaktan ibaret" gibi, özellikle "Muamelat ve Ukubat"ı dışlayarak, dini sosyal hayattan tecrit etme teşebbüsleri olur. Bunu kimi zaman "laik" kurulu düzenler yapar, kimi zaman da dünyevileşme tuzağına sürüklenmiş insanın kendisi yapar. Din adına insanın davranışlarını tanzim eden disiplinlerin içi boşaldığında da onlar kişiliği inşa etme misyonundan kopuyor, sadece görüntüde var olan, ama gerçekte fonksiyonel nitelikten kopmuş, Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin ifadesiyle "bedeni yorgunluklar"a dönüşüyor. Dinin dışında bir hayat yaşamayı tercih etmek, imandan mahrumiyettir. Allah'ın diniyle idare olunmak istemeyenler için Allah'a imanlarından bahsedilemez. Allah'a imanı olan Allah'ın diniyle idare olunmaktan vazgeçmez.

Allah'ın arzında hayat din ile kaimdir. Dinin olmadığı yerde hayat olmaz. İslâm, ibadet veya yaşam ayrımı yapmadan hayatın her alanı için geçerli kurallar ve kaideler koymuştur. İslâm'ın koyduğu kurallar ve kaideler kıyamete kadar baki olup değişmez ve değiştirilemez kurallardır. Dinimiz, koyduğu kurallarla kimin ne zaman neyi yapabileceğini belirlemiştir. Kesinlikle yapılmasını istediği şeylere farz demiş, onların ibadet veya günlük hayatın bir parçası olarak yapılan işlerde uygulanmasını istemiştir. Aynı şekilde, yapılmasın diye istemişse ona da haram adını vermiştir. Haramdan kesin bir çizgi ile uzaklaşılmasını emretmiştir. Yarı serbest yarı emir denebilecek düzeydeki emirlerine de Sünnet adını vermiştir. Yarı yasak yarı serbest gibi olan yasaklarına da mekruh adını vermiştir. Bir de dinimizin Mubah adını verdiği bir kural vardır. Mubah, insan hayatının bütününü kuşatan geniş bir kuraldır. Allah'ın kullarına emrettiği farzlardansünnetlerden veya yasakladığı haramlardanmekruhlardan olmayan, kulun serbest bırakıldığı, yapmakla yapmamak arasındaki kararı kendisinin verebileceği ve hiçbir şekilde kararından ötürü vebale girmeyeceği işlerin adı mubahtır. Günlük hayatımızdaki farzlar ve haramlar çıktıktan sonra yaptığımız işlerin tamamına yakını mubah kuralı ile önümüzde durur. Yememiz içmemiz, gezmemiz, gülmemiz ve benzeri insan olarak kendimizi yapmaya mecbur hissettiğimiz pek çok iş mubah listesinde yer alır. Dinde Müslümanın ne yapacağı, ne yapmayacağı bellidir. Müslüman hayatını muğlak ve meçhul olana emanet edemez.