İnsanda reyhan olmak

İnsanda reyhan olmak

MUSTAFA ÇELİK

İnsan imandan, salih amelden, hakkı ve sabrı tavsiye etmekten soyutlanmışsa zarardadır, hüsrandadır. Bu ifadeniz, Asr Suresinin mesajını çok güzel bir şekilde özetliyor.

"Asra yemin olsun ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna." (Sure: Asr, Ayet: 1–3)

Bu kısa ama çok derin anlamlar içeren sure, İslam ahlakının ve sosyal dayanışmanın özünü verir. Dilersen bu dört temel ilke üzerinde daha detaylı durabiliriz.

Zaman akıp giderken, insan çoğu zaman kendi varoluşunun amacını unutuyor.

Günler birbiri ardına geçiyor; sabahlar akşama, mevsimler yıllara karışıyor.

Fakat tüm bu akış içerisinde insanın, zamanın şahitliğinde hesaba çekileceği bir gerçek var: Hüsran ya da kurtuluş. Kur'an-ı Kerim'in en kısa ama en sarsıcı surelerinden biri olan Asr Suresi, bu hakikati yalın ve kesin ifadelerle önümüze seriyor.

Burada dikkat çeken şey, hüsranın istisna değil, kural olarak sunulmasıdır. İnsan, doğası gereği kaybeden bir varlıktır. Ancak bazıları bu genel kaderden ayrılır; onlar hüsrana mahkûm değildir. Bu istisnalar, dört temel özelliğe sahip olanlardır: İman edenler, salih amel işleyenler, hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler. Bu dört ilke, sadece bireysel kurtuluşu değil, toplumsal dirilişi de beraberinde getirir. Çünkü iman, kalbin yönünü belirler; salih amel, bu yönün fiile dönüşmesidir. Hakkı tavsiye etmek, hakikatin toplumsal yayılımını sağlar; sabrı tavsiye etmekse bu hakikatin korunması için gerekli olan direnci inşa eder.

Bugünün dünyasında, modern hüsranlar, Asr Suresi'nin verdiği reçeteyi daha da anlamlı kılar. Çünkü hakikati unutan, sabrı terk eden, iyiliği sadece kendi menfaati için yapan ve inancını yitiren bir insan, ne kadar başarılı görünürse görünsün, içten içe çöküştedir.

Asr Suresi, sadece bir uyarı değil; aynı zamanda bir umut kaynağıdır. Her insan için kurtuluşun kapısını aralık bırakan ilahi bir çağrıdır. Bu çağrıyı duyan ve gereğini yerine getiren, hem dünyada hem ahirette kurtuluşa erer. Duymayan ya da duymak istemeyen ise, zamanın akışı içinde kaybolmaya mahkûmdur.

İnsan var, insan da ziyan olur. İnsan var, insanda reyhan olur. Bu kısa cümle, belki de insanlık hâlinin en yalın ve en derin özetidir. Çünkü her insan bir cevherle doğar; fakat bu cevher işlenmedikçe taş olmaktan öteye gidemez. Kimi bu cevheri hor kullanır, heba eder; kimiyse sabırla, emekle, sevgiyle işler ve insanlığa armağan eder.

Bazen yorgun düşer insan. Ne gökyüzü ferahlatır içini, ne de güneşin sıcaklığı ısıtır ruhunu. Kitaplar susar, sokaklar yabancılaşır, aynalar bile yüz çevirir. İşte o anlarda, bir ses duymak ister kulaklarımız: "Buradayım." Basit, yalın ama şifalı bir söz. Çünkü insan, insanda şifa bulur.

Ne zaman kırılır içimizdeki camlar, ilk koştuğumuz yer bir dost omzudur. Acımızı paylaşmak için değil sadece; hatırlamak için insan olduğumuzu. Bazen tek bir bakış, bir elin elimizi tutuşu, birinin "anlıyorum seni" deyişi, ilaçlardan daha çok onarır bizi. Kalbin açtığı yaraları, yine bir başka kalbin sıcaklığı sarar.

İnsan insana aynadır da bazen. Kendimizi unuttuğumuzda, bir başkasının gözlerinde yeniden hatırlarız kim olduğumuzu. İyiliğimiz, şefkatimiz, inceliklerimiz... Hepsi başkasının varlığıyla ortaya çıkar.