Dâhili ihanet olmazsa harici taarruz hedefine ulaşamaz (2)
MUSTAFA ÇELİK
Emperyalist devletler tarafından icad edilen Oryantalizm münhasıran Müslümanların içinden gâvurlar hesabına çalışan dini motifli, görünümlü hainler ortaya çıkartmak içindir. Dolayısıyla Batının gözlüğüyle İslâm'a bakanların küllisi haindir. Bunların mektebli, medreseli, diplomalı ve doktoralı olmaları durumu değiştirmez. Emperyalist devletlerin Oryantalistler eliyle yetiştikleri hainler, içimizdeki idmanlı münafıklardır. Dâhilde Başıboş Sokak Köpekleri kadar tehlikeli olan ve mutlaka karantinada tutulması gereken ırkçı-kafatasçı memlekete zehir saçan Siyonist artıklarının sesleri kesilmeden hariçten gelen tehlike önlenemez!
Emperyalist devletler dâhildeki hainlerin eliyle İslâm hukuku ile idare olunan Osmanlı'yı tarihten silerek önce İslâm medeniyetini, sonra da İslâm'ın kendisini tasfiye sürecini başlattılar. Tarih boyunca hariçteki düşman ile dâhildeki hainlerin planları hep aynı olmuştur. Rabbimiz düşmanlarımızı bize tanıtıyor:
"Bilmeyenler, "Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!" derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık." (Bakara Sûresi 118)
Kâfirlerin kalpleri hep birbirine benzer. Al birini ötekine vur aynı şey ortaya çıkar. İslâm coğrafyasının ruhu İslâm'dır. İslâm'ın önüne ve yerine geçirilen hiçbir beşeri ideoloji İslâm coğrafyasının ruhu olamaz. Beşeri ideolojileri İslâm coğrafyasına dayatanlar, nursuz ve ruhsuz kalmış huzursuzlardır.
Dâhildeki hainlerin plan ve projeleri hususunda müteyakkız olmayanlar, savaşmadan hariçten gelen düşmana topraklarını teslim etmek mecburiyetinde kalırlar. Dâhili ve harici düşmandan emin bir hayat yaşamak için, behemehâl İslâmi idareye dönüş yapmaktan başka çare yok. İslâmi idareye dönüş yapmayı geciktirmenin faturası İslâm âlemine çok ağır olacaktır. Bakınız Hilafet-i şer'iyye'nin yokluğunda cinayetler, intiharlar, tecavüzler gırla tırmanıyor: Tecavüze uğrayan çocuklar, kadınlar ve bebekler, öldürülen, boğazlanan, dilim dilim parçalanarak dolaplara, torbalara konan, çöplere atılan insan cesetleri Bu toplum ruhunu yitirdi, bir cinnet toplumuna dönüştü.
Hariçten gelen düşmanı hedefine ulaştıranlar, dâhildeki hainlerdir. Bilindiği gibi, Osmanlı din ve dindarlıkla bütün dünyaya hükmediyordu. Hilafetle bütün ümmet yönetiliyordu. Ama Batı'ya, Batı'nın kural ve kaidelerine sevdalanmış olan dâhildeki hainler bu duruma müsaade etmediler. Emperyalist Batı'nın emelleri doğrultusunda Osmanlı devletini ortadan kaldırdılar. Allah'ın buyurduklarını değil, Batılıların dediklerini yaptılar. Sonra bir parça, bir nefes huzurun dilencisi oldular. Dâhildeki hainler milleti yanlış istikamete yönlendirdiler, hiç savaşmadan memlekete hesaba gelmeyecek zayiat verdirdiler.
Dünyada "Mankurt"luğun yahut"hain"liğin dini ve ırkı olmaz: Her milletten hainler de mankurtlar da çıkar! Mazlum coğrafyanın insanı olarak geldiğimiz nokta aslında İbn Haldun'un "Mağluplar, galipleri taklit eder." tezini doğrular niteliktedir. Celladlarına âşık olanlar için hürriyet bulunmaz. Yaşadıklarımız sebep değil, sonuçtur. Bizi bu sonuca getiren saikleri tarihi perspektiften ele alıp tefekkür etmek gerekir. Bizim kaybetmişliğimiz savaşlardan ziyade başkalarına benzemekten kaynaklanmaktadır. Müslümanlar iman ettiklerini yaşamayınca, yaşadıkları gibi iman etmeye başladılar. Müslümanlar gibi inanıp gâvurlar gibi yaşayanların sayıları çoğaldı. Merhum Aliya İzzetbegoviç'in veciz sözüdür:

72