İran'ın Yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan
İran'da 14. dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci ve son turu 5 Temmuz'da gerçekleştirildi. Reformist aday Mesud Pezeşkiyan, rakibine yaklaşık 3 milyon oy fark atarak İran'ın yeni cumhurbaşkanı seçildi. İlk turda yüzde 50 oy oranını hiçbir adayın geçememesi üzerine en çok oyu alan iki aday, radikal muhafazakar Said Celili ve reformist Mesud Pezeşkiyan ikinci tura kalmışlardı. İlk turda Pezeşkiyan 10,4 milyon oy ile birinci, Celili ise 9,5 milyon oyla ikinci sırada yarışı tamamlamıştı. Katılımın yüzde 40 ile oldukça düşük olduğu ilk turun sonucunda İran'ın yeni cumhurbaşkanının kim olacağı sorusu, bir dizi farklı değişken ışığında tahmin edilmeye çalışıldı.
Benim fikrime göre kabaca iki ana değişken, ikinci tur sonucunu belirleyecekti. Bunlardan birincisi, ilk turda yarışı üçüncü sırada tamamlayan geleneksel muhafazakar Galibaf'ın oylarının kime gideceğiydi. Nitekim Galibaf ve Celili'nin ikisinin de muhafazakar cenahta yer alması, ilk bakışta ikinci turda Celili'nin avantajlı olduğun izlenimini uyandırsa da İran siyasetini yakından takip edenler meselenin o kadar basit olmadığını gördüler. Her ne kadar Galibaf şifahi olarak Celili'ye bir destek açıklasa da bunun siyasi baskı altında edilen bir söz olduğu aşikardı. Tabanının Celili'ye blok halinde oy vermeyeceği açıktı. Zira iki taraf arasındaki siyasi farklılık, Galibaf ile Pezeşkiyan arasındaki farklılıktan az değil hatta daha fazlaydı.
Dolayısıyla Pezeşkiyan'a karşı tüm muhafazakarların birleşmesi senaryosu bu noktada çöküyordu. Celili'nin radikalliği, hem Galibaf gibi pragmatist ve geleneksel muhafazakarlar için hem de ayakta kalabilmek adına 45 yıldır her türlü pragmatizm ve "kahramanca esnekliği" sergilemekten kaçınmayan müesses nizam için büyük bir tehlikeydi. Bu yüzden bazı muhafazakar isimlerin Celili yerine açıkça Pezeşkiyan'ı desteklemesi anlaşılır bir durumdu. Pezeşkiyan'ın muhafazakar seçmene göz kırpan söylemleri de bu durumu kolaylaştırıyordu.
İkinci önemli değişken ise değişim yanlısı seçmenin, reformist zihinlilerin ve muhaliflerin sandığa gidip gitmeyeceğiydi. Bu kesimlerin ilk turda sandığı büyük oranda boykot ettikleri açıktı. Tahran şehri gibi geleneksel olarak reformistlerin oy üstünlüğüne sahip yerlerde ve Kürtler ve Beluçlar gibi etnik ve mezhepsel azınlıkların yaşadığı bölgelerde katılımın çok düşmesi bunun göstergesiydi. Her ne kadar bu kesimlerin önemli bir bölümü sandığa küsmüş ve sistemle arası açılmış olsa da Pezeşkiyan'ın ilk tur performansı bir umut yaratabilirdi. Yaklaşık 20 yıllık bir aranın ardından ilk kez bir reformist adayın cumhurbaşkanı olması mümkün olabilirdi. Dolayısıyla ikinci tur için seçmeni sandığa ve Pezeşkiyan'a oy atmaya yönelten iki temel sebep vardı: Geleneksel muhafazakar seçmen için "Celili cumhurbaşkanı olmamalı" ve reformist seçmen için "Pezeşkiyan'ı cumhurbaşkanı yapabiliriz" düşünceleri.
Nitekim ikinci turda katılım oranı yüzde 50'ye dayandı ve Pezeşkiyan, bu yazıyı yazdığım sıradaki veriler ışığında yüzde 53,7'lik oy oranıyla İran'ın yeni reformist cumhurbaşkanı oldu. İran'da reform dönemi 1997-2005 yılları arasında Muhammed Hatemi'nin cumhurbaşkanlığında yaşanmıştı. O dönem yaşananlar benim de doktora çalışmamın konusuydu ve daha sonra SETA yayınlarından "İran'da Değişim Siyaseti: Hatemi Döneminde Reform Mücadelesi" adıyla kitap olarak yayınlandı. İran siyasi yaşamına damga vuran o dönem, değişim umutlarının zirvede olduğu bir dönemdi. Hatemi, 1997'de katılımın yüzde 79,9 olduğu bir seçimde oyların yüzde 69,1'ini alarak seçilmişti.
İran için tabu kabul edilen pek çok konu ve kavram kamusal mecralarda tartışılmaya başlanmıştı. Cumhurbaşkanı Hatemi, sivil toplum, anayasal haklar, siyasi katılım, İslami demokrasi, bireysel haklar, basın özgürlüğü, hukuk devleti, çoğulculuk, şeffaflık ve kadın hakları gibi pek çok konuda açılım yapmaya çalışıyordu. Çalışmamda da ayrıntılarıyla anlattığım muhtelif sebeplerden, İran'da reform hareketi o dönem hedeflerinin gerisinde kaldı.
Aradan geçen 20 yılın ardından ilk kez bir reformist cumhurbaşkanı İran'ı yönetecek. Peki bu kez ne olacak Reform projesi dirilecek ve 90'lardaki o zengin ve canlı siyasi atmosfer yeniden mümkün olabilecek mi Bunlar çok önemli sorular olmakla birlikte müstakil bir yazının konusu. Fakat İran'ın sosyolojik yapısının, iç siyasi dengelerinin, dış ilişkilerinin, bölgesel siyasetinin ve konumlanışının son yirmi yıldaki dönüşümü, artık bambaşka bir İran'ı konuştuğumuzu gösteriyor.