Yahudilik'te Mesih telakkisi Yahudi amentüsünün esaslarındandır. Eski Ahit metinlerinde Mısır'dan çıkışın gelecekteki kurtuluş için örnek gösterilmesi (Sayılar 247-8), Davud krallığının devamlılığı (II. Samuel 78-16) gibi ifadeler Mesih beklentisinin kaynağını oluşturmuştur.
Hıristiyanlık'ta ise 325'teki İznik ve 381'deki I. İstanbul konsillerinde İsa Mesih'in "yeniden geleceği" amentü esaslarından kabul edilmiştir. Mesih dünyaya inecek, Yeni Ahit'in "Vahiy" kitabında (1612-16) Armagedon adı verilen "Allah'ın büyük günü"nde savaşacak, zaferden sonra yeryüzünde 1000 yıl krallık edip bütün kötülüklere son verecektir.
Yahudilerin dünyayı fesada vermelerinin sebebi, kendi Mesihlerinin bir an önce gelmesini sağlamaktır. ABD'li 'yeni muhafazakâr'ın (Neoconlar) öncülük ettiği fanatik Hıristiyanlar ise Ortadoğu'da sürekli savaşlar çıkarıp kötülükleri artırmak suretiyle İsa'nın gelmesini çabuklaştırdıklarına inanıyorlar.
İşin tuhafı, Müslümanların büyük çoğunluğunu oluşturan bizim klasik muhafazakârlar da İsa Mesih'in gelmesini dört gözle bekliyorlar; böylece de fırsat buldukça Müslümanların ülkelerini ve servetlerini gasp eden siyonist ve Neocon siyasetçilerin değirmenine su taşıyorlar.
Birkaç gün önce çok izlendiği söylenen bir TV kanalında "Hoca" sıfatıyla anılan bir zatı muhterem "armagedon" kelimesini de kullanarak, "Armagedon olacak, İsa yeryüzüne inecek ama İslam için cihad edecek" mealinde sözler sarfetti. Kanalın demirbaş programcıları da -her nedense- sessiz kaldılar.
Fakat hem dinî hem milli sorumlulukları gereği yanlış inançları düzeltmeleri gereken "din âlimlerimiz" de bu vahim tavırlar karşısında sessiz kalıyorlar. Hatta bizim ulema çoğunluğumuz da "İsa Mesih inecek, dünyayı kurtaracak" şeklindeki Hıristiyan efsanesine inanıyor veya öyle görünüyorlar.
Gerekçeleri şu: Resûlullah'tan en erken 250 sene sonra yazıya geçirilen bazı "hadisler"e göre, güya Peygamberimiz "İsa inecek" mealinde sözler söylemiş. Mesela Sünnîlerce muteber hadis kitaplarının en başında gösterilen Buhârî ve Müslim'in aî'lerindeki bir "hadis" şöyledir:
"Hayatım yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, (âhir zamanda) Meryem Oğlu'nun adaletli bir yönetici olarak aranıza ineceği, haçı kıracağı, domuzu öldüreceği, cizye vergisini kaldıracağı ve servetlerin artık hiç kimsenin (ihtiyaç duyup) kabul etmeyeceği kadar çoğalacağı zaman yaklaşmıştır."
Arkasında Peygamber otoritesine saygı hisleri bulunan hadisler her devirde Müslüman toplumların geçmiş ve gelecek tasavvurlarını belirlemede birinci derecede etkili olmuştur; elbette olacak. Ama hadis diye aktarılan bu sözler gerçekten hadis mi Gerçi rivayetleri aktaran (râvî) kişilerin zihinsel ve ahlâkî durumları üzerine çalışmış (sened tenkidi); fakat aktarılan metinlerin içeriği (metin tenkidi) üzerinde nadiren durulmuştur. Bu konuda eser yazan ender isimlerden olan İbn Kayyim el-Cevziyye, el-Menâru'l-munîf fi'-aîi ve'-a'îf adlı kitabında bir rivayetin mevzu (uydurma) olup olmadığını tespit etmek için sözün içeriğiyle ilgili genel ölçüler (umûr külliye) bulunduğunu ifade eder. Çok sayıdaki ölçülerinden üçü şöyledir: