Halil Konakçı olayı

Geçen Perşembe Hakan Albayrak, "Halil Konakçı tutuklansın' kampanyasına dair" başlıklı bir yazı yazdı. Yazıda anladığım kadarıyla- düşünce ve ifade özgürlüğü ilkesinden hareketle (halen Ankara'nın bir camisinde resmî kadrolu imam-hatip olan) Halil Konakçı'nın bu hakkını kullandığını, bunu eleştirenlerin çifte standartlı davrandıklarını savunuyor. Ben işin o polemik tarafına girmeyeceğim. Asıl mesleğim akademisyenlik olsa da, yaklaşık on dört yıl Diyanet camiasında görev yaptığım için bu konuda benim de birkaç kelime sarf etme sorumluluğum var diye düşündüm. (adsbygoogle window.adsbygoogle || ).push({}); Hakan Albayrak, "herkese düşünce özgürlüğü" ilkesini savunan ve düşüncelerini açık yüreklilikle yazan bir gazetecimiz. Mesela 22 Aralık 2022 tarihli Karar'da çıkan yazısında "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen 2 sene 7 ay 15 gün hapis cezası ve dolayısıyla siyaset yasağı kararı"nı ilkesel olarak eleştirmiş, bu kararın "maşeri vicdanı yaraladığını" yazmıştı.Ancak Sayın Albayrak, kanaatimce, bu "Halil Konakçı'nın, İmamoğlu ve diğer birçoklarından farklı olarak- biri resmî göreviyle, diğeri dinî konumuyla ilgili iki sorumluluğunu gözden kaçırmış.1. Resmî göreviyle ilgili sorumluluğu. Devlet memurları ve Diyanet mensuplarıyla ilgili yasal mevzuatı demokrasiye uygun buluruz veya bulmayız mesela ben bulmuyorum; bu ayrı bir tartışma konusu. Sevgili Hakan da başkaları da, "Halil Konakçı Olayı" vesilesiyle bu uygunluk konusunu demokrasi ve insan hakları bağlamında tartışabilir, uygun bulabilir veya bulmayabilirler.Fakat yürürlükteki mevzuata göre Konakçı kadrolu din görevlisidir; bu ülkenin tüm vatandaşlarının verdikleri vergilerden maaş almaktadır. Bu ülkenin eşit vatandaşlarından bazıları, bu kişinin bir bölümünü Albayrak'ın da aktardığı- vaazından rahatsızlık duymuş, suç işlediğini düşünmüş ve şikâyetçi olmuşlardır. Bu olgu karşısında Diyanet ne yapacaktı yani Albayrak'ın deyimiyle "Biz 'Kemalist asabiyete taviz' vermeyiz" diyerek kulağının üstüne mi yatsaydı Albayrak bir devlet kurumundan 'Kemalist asabiyet' gibi sübjektif bir ayrımcılığı nasıl bekler!Bu ülkenin resmî bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kendi görevlisi olan bu şahıs hakkında soruşturma açması, "inceleme" sonunda, sarf ettiği sözler göreviyle bağdaşmamışsa hukuki süreç başlatması görevidir. Sevgili Albayrak'ın, Başkanlığın bu uygulaması hakkında "Kemalist asabiyete taviz" demesi hem haksızdır hem de kurum yetkililerini incitici olmuştur.2. Dinî konumuyla ilgili sorumluluğu. Halil Konakçı bir 'imam-hatip'tir. Hakan Albayrak bu unvanın anlamını ve yüklediği misyonu iyi bilir. Bu sıfat, ilgililere sadece resmî değil, dinî sorumluluk da yükler. Bu konumdaki biri, vaktiyle devletimizce uygulanmış, sonrasında yine devletimizce düzeltilmiş bir icraatı, aradan neredeyse bir asır geçmişken tekrar cami kürsüsüne taşıması dinen de sorgulanmalıdır.