Günümüzdeki sevgisizlik sorununun çaresi 'küresel rahmet'

RAMAZAN YAZILARIEndülüslü âlim İbn Hazm (ö.m. 1058), "İnsanın insandan çektiği acıları insan yırtıcı hayvanlardan çekmemiştir" der. Ama insanı sadece 'kötülük eden, acı çektiren bir varlık' diye tanımlamak hakikate uymaz. Yine de bu görüş gerçeğin bir yönünü ifade ediyor. Kur'an'ın Şems (91) suresine Allah'ın insan varlığına hem iyilik etme hem kötülük etme yeteneğini verdiği, kendini kötülükten arındıranın kurtuluşa erdiği, kötülükle kirlenenin ise büyük kayıpta olduğu bildirilir. İnsanlık tecrübesi de bunu gösteriyor. Nefretleşmelerin Müslüman toplumları ne hale getirdiğini görüyoruz.İnkâr dinde sapma olduğu gibi sevgisizlik ve şiddet de ahlakta sapmadır. İlâhî dinlerin asıl maksadı bu iki alandaki sapmaları düzeltmektir. Çünkü ilâhî din, bütün öğretilerinin en başında a) insanoğlunu yüce yaratıcısını tanıyıp O'na saygı ve minnettarlığını göstermeye, b) yaratılmışlara sevgi duyup şefkat, merhamet, yardım ve himaye ile muamele etmeye yöneltir. Dinî terminolojide ilkine 'Allah'ın emrine tazim', ikincisine 'Allah'ın yarattıklarına şefkat' denmiştir.Çoğunlukla ayrılıklar sevgisizliği, birlikler sevgiyi hazırlar. En geniş ve sürekli sevgilerin akrabalar, dostlar, ortak inanç ve değerlere sahip olanlar arasında bulunduğu bir gerçektir. Kur'an'da, insanlar arasındaki sevgi birliğini sağlamak için, bütün insanlığın aynı atadan ve anadan geldiğinin hatırlatılması bu bakımdan anlamlıdır. Hz. Peygamber de, "Bütün insanlar Âdem'in çocuklarıdır, Âdem de topraktandır" anlamındaki sözlerinde, insanların tabiatıyla uyuşan ilişki biçiminin sevgi olduğuna işaret etmiştir. Bu hususu "Bütün insanlık bir ailedir" anlamındaki sözleriyle de gayet veciz ve kuşatıcı bir şekilde ifade etmiştir.İçerikleri bakımından sevgi pozitif, nefret negatif kavramlardır; sevgi, şefkat ve merhametin amacı yaşatmak; nefret, düşmanlık ve şiddetin amacı yok etmektir. Sevgisizliğin en ileri derecesinde sevmediğini yok etmek vardır; savaşlar bundan dolayı yapılır. İnsanın sevmediği birini görmek istememesinin sebebi de budur. Böylece onu zihinsel olarak yok etmiş olur. Onun için Peygamberimiz mümini "uyuşan ve kendisiyle uyuşulabilen kişidir" diye tanımlamış; sıla-i rahme yani akrabalık bağlarını yaşatmaya, akrabaların buluşmasına önem vermiş; daha genel olarak, "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız" buyurmuştur.Kur'ân-ı Kerîm'in Hz. Peygamber'i en kuşatıcı tanımlayan ayetinin, "Seni âlemlere (canlı cansız bütün varlıklara) rahmet olarak gönderdik" (Enbiyâ 21107) mealindeki ayet olduğu söylenebilir. 'Rahmet'in kök anlamı 'sevgi'dir. Hz. Muhammed (a.s.), âlemlere rahmet olması itibariyle, bizzat kendisi bütün varlıkları kuşatan bir sevgi zenginliğine sahip olduğu gibi, insanlara birbirlerini, hayvanları,