Ahlakın "Altın Kural"ı

Farklı kültürlerde kısmen farklı cümlelerle ifade edilse de hepsi "Sana yapılmasını istediğin şeyi sen de başkalarına yap" ya da "Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma" anlamına gelen "Altın Kural", antik çağlardan beri birçok dinde ve felsefede benimsenmiş temel bir ahlak ilkesidir. Mesela Matta İncilinde (7:12) "İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız siz de onlara öyle davranın" denilir. Bizim Peygamberimiz de birçok muteber kaynakta aynı lafızla geçen bir hadislerinde Altın Kural'ı "Hiç biriniz, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz" şeklinde ifade etmişlerdir. Özellikle hadislerde "güzel ahlak" (husnü'l-hulk) kavramının içeriğine dair verilen bilgiler Altın Kural'ın ayrıntılarından ibarettir.Çok sayıdaki Kur'an ayeti ile hadislerin de gösterdiği üzere, Peygamberimizin 1400 yıl önce benimsediği bu Altın Kural'ı uygulamanın ilk şartı şu olmalıdır: "Bireyler, kesimler ve toplumlar olarak bir taraf, diğerinin çaresizliğini sömürmemelidir." Yahut "Hiçbir insan, hiçbir kesim ve hiçbir toplum başkasının çaresizliğini çıkar fırsatı olarak görmemelidir." Kur'an ve Hz. Peygamber'in hadisleri âdil, dürüst, erdemli müminler olmamız için bütün sübjektif ve çıkarcı istekleri hayatımızın nihai amacı olmaktan uzak tutmamız gerektiğini anlatan mesajlarla doludur. (adsbygoogle window.adsbygoogle || ).push({}); Sunduğum Altın Kural hadisindeki "kardeş"i, "bütün insanlığın özde kardeşliği, dolayısıyla eşitliği ve saygınlığı diye anlamamıza bir engel yoktur. Çünkü mezhep imamımız Mâtürîdî'nin, "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık" (Hucurât 4911) mealindeki ayetin tefsirinde dediği gibi "Bütün insanlar birbirinin erkek ve kız kardeşleridir." Nitekim bir hadiste de "Bütün insanlık bir ailedir. Onların en hayırlısı ailesine en çok faydalı olanıdır" denilmiştir.Işığını bu nebevî ufuktan alan Gazâlî der ki:"Gözleri Yaratıcı'da olanların (dolayısıyla hakiki dindarların), içleri ve dışları istikametten sapmaz. Onlar, içlerini Allah'a ve O'nun yarattıklarına karşı hissettikleri sevgi ile donatırlar; dışlarını da Allah'a ibadet ve onun kullarına hizmet ile süslerler ki, aslında kullarına yapılan hizmet de Allah'a ibadet etmenin bir türüdür. Çünkü kullara karşı güzel ahlaklı olmadan Allah'a hizmet edilmiş olmaz. Kul Allah'ın yarattıklarına hizmet ederek, namaz kılıp oruç tutanların derecesine, hatta daha da ilerilere yükselebilir" (İhyâ, çev. M. Çağrıcı, İzmir 2020, II, 254).Kuşkusuz