Adaletin vazgeçilmez şartı doğruluk ve dürüstlüktür

Adalet ve hakkaniyetin vazgeçilmez şartı 'doğruluk ve dürüstlük'tür. Bu konuyla ilgili pek çok ayetin yanında, özellikle iki yerde "Sana buyrulduğu gibi dosdoğru ol!" denilmiştir. Hem İslâmî öğretide hem insanlık vicdanında adalet ve hakkaniyetin en önemli şartlarından biri de kul haklarına riayet etmektir. Bir kimsenin, kendisine ait olmayan bir şeyi haksız şekilde elde etmeye kalkışması kul hakkına tecavüzdür.

Toplumsal hayat için vazgeçilmez olan bir güven ortamının kalıcı şekilde oluşturulması pek çok hukuki ve ahlâkî şartlara bağlıdır; bunların en başında da adalet ve hakkaniyet ilkesi gelir. O nedenle Kur'an'da değişik vesilelerle 18 yerde 'adl', 23 yerde 'kıst' kavramlarıyla ve daha başka kavramlarla adalet ve hakkaniyetin evrensel ilke olduğuna dikkat çekilir. Bu gerçeği yaşayarak da görüyoruz.

Özellikle Rahmân suresinin 5-9. ayetlerinde 'adalet' anlamında 'mîzân' (terazi) sembolü kullanılarak, doğal hayat için olduğu gibi toplumsal hayatın devamı için de Allah tarafından bir yasal düzenin kurulduğu, dolayısıyla hem doğaya hem insana karşı adaletle davranmamız gerektiği bildiriliyor.

Buna göre insana ve insanlığa yararlar sağlarken doğaya, çevreye zarar vermemek adaletin gereğidir. Çünkü şimdilerde küresel düzeyde yaşandığı üzere- doğaya zarar vermek sonuçta insana zarar vermektir. Oysa insan yeryüzünde "halife" olsun diye orada var edilmiştir; var edilişinin en ileri amacı ise "yeryüzünün imarı"dır (Hûd 1161).

İnsan ilişkileri bağlamında adalet ve hakkaniyetin vazgeçilmez şartı 'doğruluk ve dürüstlük'tür. Bu konuyla ilgili pek çok ayetin yanında, özellikle iki yerde "Sana buyrulduğu gibi dosdoğru ol!" denilmiştir (Hûd 11112, Şûrâ 4215).

"Rabbimiz Allah'tır" deyip istikamet sahibi olanları övgüyle anan iki ayetteki 'istikamet' (Fussılet 4130; el-Ahkâf 4613) tefsir âlimlerince, özetle, "samimi ve kararlı bir inançla hak ve hayır yolunda istikrarlı, dengeli, erdemli (sâlih) bir hayat yaşama" şeklinde açıklanır. Resûlullah, başka öğüde ihtiyaç bırakmayacak kuşatıcılıkta öğüt isteyen birine, "Allah'a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol" buyurmuşlardır.

Hem İslâmî öğretide hem insanlık vicdanında adalet ve hakkaniyetin en önemli ve görünür şartlarından biri de kul haklarına riayet etmektir. Bu haklar İslâmî kaynaklarda 'hukuk-ı ibâd' ve 'hakk-ıhukuk-ı âdemî' (insan hakları) tabirleriyle ifade edilmiştir.

Bir kimsenin, kendisine ait olmayan bir şeyi haksız şekilde elde etmeye kalkışması kul hakkına tecavüzdür. Bu nedenle onlarca ayet ve hadiste hırsızlık, gasp, emanete hıyanet, ölçü ve tartıda hile, aldatma (gabn), kumar, tefecilik gibi gayrı meşru yollarla insanların birbirlerinin mallarını yemeleri haram kılınmıştır. Ayrıca cana kastetmek ve iftira, alay, suizan gibi davranışlarla başkalarını incitmek de kul haklarını ihlal sayılmıştır. Özellikle haklarını korumakta yetersiz durumda olanlarla gereğince ilgilenip haklarına riayet etmemizi buyuran birçok ayet ve hadis vardır.