İzmir'in işgalinde şehid Albay Süleyman Fethi neden anılmaz

Bazıları soruyor: Neden tabulara dokunmakta ısrar ediyorsunuz (Tabii böyle nazikâne değil, köpürerek.) Diyorum ki, evet başka önemli meseleler var ama bizim konjonktürel değil, yapısal derdimizi halletmemiz lazım. Bu ülkede Bediüzzaman'ın dediği gibi "bir zındıka komitesi" üzerinden İslam'a bir oyun oynandı; bir asır sonra bazı perdeleri değişse de oyunun kendisi halen hem de devlet eliyle ve zoruyla sahnelenmekte (katılmamak gibi bir seçeneğiniz de yok). İşte asıl bu oyunu bozmalıyız.

Erdoğan Sorguç, İzmirin İşgali ve Sözdeİlk Kurşun adlı kitabında1919 Mayıs'ındaki gazete, rapor ve tanıklara uzanarak Hasan Tahsin'in belgelerdeki izini sürmeye kalkmış. Bu taramadan 1942'ye kadar ismi sadece İzmir'de şehit edilenler arasında geçerken Rahmi Apak'ın hatıratındaki bir ifade çarpıtılarak "Yunan'a ilk kurşunu sıkan kahraman" haline getirildiğini öğreniyoruz.

İşgal sırasında İzmir'de bulunmayan Apak, herhangi bir belge veya kanıt göstermeden sadece kendisine anlatılanları nakleder, "Bu silahı Hasan Tahsin isminde bir gencin patlattığını ve kendisini de orada Yunan askerlerinin öldürdüğünü herkes söylüyor" der. Görmemiş ama söylentileri aktarmış. İşte Hasan Tahsin'in ilk kurşun efsanesi böyle başlamış, 50'li ve 60'lı yıllarda bu cümle kanıt sayılmış ve 70'lerin başlarında heykele giden yola taşlar döşenmiş.

Dert şu: Milli Mücadele Kâzım Karabekir Paşa'nın Şark Cephesi yok sayılarak İzmir'de ve Yunanlara karşı başlatılmalı, başlatan da gazetesinde kadınların açılıp saçılması gibi 'laik' fikirlere sahip bir Sabetaycı olmalıdır. Genelkurmay Başkanlığının ilk kurşunun Hatay'ın Dörtyol ilçesinde atıldığını tescil ettiğini ve bizzat Gazi'nin Nutuk'ta Hasan Tahsin'in adını dahi anmadığını biliyoruz. Hatta Hasan Tahsin'in adını anmayan Nutuk'ta ilk kurşunun 28 Mayıs 1919'da Ayvalık'ta Ali Bey tarafından atıldığı gerçeği "Bu tarihe kadar Yunan kıtaatı hiçbir tarafta ateşle mukabele görmemişti" sözleriyle dile getirilmişti.

O zaman soralım:

İlk Kurşun Anıtı da, Yunan'a ilk kurşunu attığı ders kitaplarına kadar sokulan Hasan Tahsin de Nutuk'u yalanlamaktadır. "28 Mayıs'a kadar Yunan'a ateş açılmamıştı" diyen Gazi mi doğruyu söylemektedir yoksa Yunan'a ilk kurşunun 16 Mayıs'ta atıldığını yazan sözde Kemalistler mi

Üniformamı padişah taktı

Öte yandan İzmir'in işgali sırasında heykeli dikilecek biri varsa o kişi tarihten silinen Albay Süleyman Fethi'dir. İzmir Asker Alma Dairesi Başkanı olan Süleyman Fethi Bey'in neden kahraman yapılmadığını ve adının ilk kurşun anıtındaki şehitler arasına neden yazdırılmadığını birazdan siz de anlayacaksınız. Hiç resmi tarihe yakışır mıydı Kur'an okuyan, palikaryaların dipçikleri altında bile "Yaşasın Müslümanlık" diye bağıran ve padişahın giydirdiği üniformayı ölümü pahasına çıkarmayı reddeden birini kahraman ilan etmek Mutlaka laik ve İttihatçı bir kahraman bulunmalıydı. Hasan Tahsin bunun için icad edildi işte.

Süleyman Fethi Bey'in suçunun ne olduğunu, 1920 yılında basılan "İzmir'de Neler Oldu" başlıklı kitapçıktan öğreniyoruz. (Süleyman Fethi Bey'in bir özelliği de İstanbullu bir şeyhin oğlu olmasıdır, diyelim de, anlayın vaziyetin anhasını minhasını.) Kitapçık gayet içli bir dille gerçek bir Osmanlı subayının nasıl kahramanca şehid olduğunu şöyle anlatır:

"Süleyman Fethi Bey Yunan'ın İzmir'e çıktığı gün kışlada Kur'an-ı Kerim okurken Yunanlıların hücumuna maruz kalmış ve elinden Kur'an-ı Kerim'i alıp (haşa) ayaklarıyla çiğnemeğe başlayan bir Yunan subayına vurduğu bir tokattan dolayı ilk şehadet süngüsünü omuzu üzerinden almıştır. Bu arslan, yarasının kanlarına bakmaksızın eğilerek o mübarek Kur'an-ı Azimüşşan'ı yerden almış ve omzundan akan kanlara karıştırdığı gözyaşlarıyla ıslatarak öpüp başına koymuş ve bu sırada etrafını alan 20 kadar Yunan asker ve subayının ikinci bir hücumuna maruz kalmıştır.

Odaya giren askerler merhuma ellerini kaldırmalarını emretmişler. Demiştir ki: 'Ben bir kumandan ve albayım. Amirimden başkasından emir almam.' Bu söz merhuma ikinci bir süngünün daha yara açmasına sebep olmuştur. 'Üniformalarını çıkar!' teklifine karşı o mübarek şehid şu cevabı vermiştir: '