Sünni İran kılıç zoruyla Şiileştirilmişti

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın göreve başlaması vesilesiyle düzenlenen törene davet edilmişti. Dün sabah düzenlenen bir füze saldırısıyla Tahran'da şehid düştüğünü öğrenmek bir üçüncü dünya savaşına doğru gidilmekte olduğuna dair kanaatlerin deniz gibi kabardığı bir dönemde hem Ortadoğu, hem de İslam alemi açısından sarsıcı bir gelişme oldu.

İsmail Heniyye, Hamas hareketine dinamizm getiren liderlerdendi. 2006 yılında yapılan seçimden İsrail'in bütün engellemelerine rağmen Filistin Milli İdaresinin Başbakanı olarak çıkmayı başarmıştı. 2017 yılından itibarenise Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı görevini yürütüyordu.

Türkiye Büyük Millet Meclisine alkışlar arasında girişi ve kürsüye çıkıp Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile el ele tutuşması hafızalarımızda canlılığını muhafaza etmekte.

Alçakça suikastın tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail'in Lübnan'a saldırmasının ardından yaptığı 'bir gece ansızın gelebiliriz' mesajının ve dahi merhum İsmail Heniyye'nin Mahmud Abbas ile birlikte TBMM'ye davet edilmesinin, hatta geleceğinin açıklanmasının ardından gelmesi manidardı.

Türkiye'nin İsrail'in karşısında en büyük oyun kurucu ülke olarak sivrilmeye başladığı bir zamanda bu suikastın bize karşı olduğu kadar Hamas'a karşı da bir gözdağı olarak yorumlanması mantıksız sayılmaz.

Fakat şehadetle sonuçlanan suikastın başka bir yerde değil de Şii mezhebine mensup bir İslam ülkesi olan İran'da gerçekleşmiş olması akla başka soru işaretlerini de getirdi.

Acaba İran, Hamas liderini yeterince korumadı mı

İstihbarat zaafı söz konusu muydu

Bir otelde değil de müstakil bir evde ikamet ettirilmesi nokta vuruşu bir suikastın düzenlenmesinde pay sahibi miydi

Suikast, İsrail veya ABD tarafından işlenmiş olmalıdır ama İran'ın neden yeterince koruma tedbiri almadığı sorusu tatminkâr bir şekilde cevaplandırılmadığı takdirde muhakkak ki şaibe İran'ın sırtında bir damga olarak kalmaya devam edecektir.

Ancak İran nasıl bir ülkedir

Şii'dir elbette ama ne zamandan beri

Evvel eski Şii zannediyoruz İran'ı. Sanki Şiilik İran topraklarında doğmuş gibi.

Hâlbuki Şiilik İran'a transfer edilmiştir.

Diyebiliriz ki Şeyh Cüneyd, hatta Şah İsmail zamanına kadar Şiilik İran'ın içerisinde adalar halinde varlığını sürdürüyordu (Kum gibi bazı şehirlerde).

O zamana kadar Kızılbaşlık dediğimiz senkretik bir inanç mahzumesi hakimdi İran'ın yönetici zümresine ama İran'da halkın büyük bir kısmı Sünni'ydi.

Hatta Tebriz Sünniliğin ana direklerinden biriydi.