İnternetten iki haber:
Bir:
Geçenlerde Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı Arşiv ve Askeri Tarih Daire Başkanlığı Atatürk'ün 1934 yılındaki soyadı kanunundan sonra kullandığı asıl imzayı paylaştı.
Fakat bir gariplik vardı: Paylaşılan imza otomobil camlarından bayraklara kadar hemen her ortamda kullanılan o imzadan farklıydı.
Gerçek imzayı görenlerin aklına ister istemez şu soru saplandı:
Meğer biz Atatürk'ün diye sahte bir imzayı mı kullanıyormuşuz
Üzgünüz beyler ama evet, aynen öyleymiş.
İki:
Bir avukat, Atatürk'ün meşhur imzasını kullanan bütün şirketlere seri şekilde telif davası açıyor ve çatır çatır tazminat alıyormuş.
Allah, Allah, niye ki dediğinizi duyar gibi oldum.
Meğer bu zat Etem Çalışkan adlı 97 yaşında bir ressam ve kaligrafın avukatıymış. Dahası, sahte imzayı kullananları ardı ardına mahkemeye vererek köşeyi dönüyormuş.
Sahte imzayı kullananları mahkemeye vermek mi
İyi de bu işi gerçek imzanın sahibi olan kurum (Milli Savunma Bakanlığı veya hangisi ise) yapmalı değil miydi 'siz nasıl sahte imzayı kullanırsınız' diye
Hayır, meğer Atatürk'ün imzası özelleştirilmiş!
Bir bizim bildiğimiz imza varmış, bir de gerçeği.
İşte sahte imza sahibi tazminatlarla köşeyi dönerken gerçek imza neredeyse unutulmuş, belgelerin solgun sayfaları üzerinde kalmış.
Ve biz gerçek imza yerine kalp imzayı kullanıyormuşuz.
İşte gerek asıl imzayı sahiplenen Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı Arşiv ve Askeri Tarih Daire Başkanlığı, gerekse sahte imzanın sahibi Etem Çalışkan'ın acar avukatı olmasa bu hata sittin sene sürüp gidecekmiş.
Nasıl olur demeyin hemen.
Türkiye Cumhuriyeti'in kurucusunun hemen her köşede karşımıza çıkan imzası sahtedir ve sakın ola ki ticari bir maksatla kullanmayasınız, avukat hemen yakanıza yapışacaktır. Bizden uyarması.
Peki nasıl olur böyle bir saçmalık diyorsunuz veya demişsinizdir bile.
Bu arada ateşli Atatürkçüler bu sahte imzayı dövme yaptırdılarsa yandılar, korkarım şimdi derilerinden kazıtıp yeniden dövdürmeleri gerekecek.
Neyse, işin bu kısmı onların problemi. Biz tarihe gelelim ama yalan söylemeyen tarihe.
Asıl imza Çerçiyan'ın
1934 yılında soyadı kanunu çıkarılacak ama devlet başkanı Gazi Mustafa Kemal'in soyadı ne olacaktır
Kendisine sunulan çeşitli soyadlarından birini beğenir: Atatürk soyadını alacaktır.
Bu arada yeni nüfus cüzdanı çıkarılırken bir değişiklik daha yaparak isminden Mustafa'yı çıkartacak ve Kemal olan ve askeri rüşdiyede matematik öğretmeninin verdiği söylenen ikinci ismini Kamâl yapacaktır.
Yeni ismi Kamâl Atatürk olur. Kamâl ismi birkaç yıl kullanılır ama sonunda ondan vazgeçilip yeniden Kemâl'e dönülür ama Mustafa artık ölmüştür.
Önceden Gazi M. Kemal diye imza atmaktaydı Arap alfabesiyle, iyi ama şimdiki imzası nasıl olacaktır
İşte bu iş 10 Kasım 1969 tarihli Milliyet'te Zeynep Oral'ın kendisiyle yaptığı söyleşideki ifadesine nazaran Vahram Çerçiyan adlı Ermeni bir kaligrafa sipariş edilmiştir.
Sonrasını Milliyet'ten okuyoruz:
"Değil sevdiği, 'taptığı' Ata'ya bir imza bulmak görevi kendisine verilmişti. Bundan büyük şeref olabilir miydi Ve Vahram Çerçiyan kolları sıvayıp masasına oturdu. Saatler ilerledikçe önündeki kâğıt parçaları çoğalıyordu. Sabahın erken saatlerinde ise kâğıt parçaları yavaş yavaş azalmaya başladı. Ve sabahın sekizinde önünde beş imza örneğiyle baş başa kaldı. Aralarında bir seçim yapamıyordu. "Seçimi Ata yapsın" deyip imza örneklerini kapıda bekleyen adama verdi."
Vahram Çerçiyan tam üç gün sonra Ata'dan bir mektup alır. İmzalardan birini seçtiğini, bundan böyle yalnız onu kullanacağını bildirmekte ve sevinçle teşekkür etmektedir. Gazetede yazdığına göre Vahram usta da "Onun bize yaptıkları karşısında benim yaptığım nedir ki" demekten kendini alamamıştır.

170