Mason üstadı Mekke'deki kongreye şapkayla gönderilmişti
Mustafa Armağan
17 Ekim 2025'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü Can Holding soruşturmasının ikinci dalga operasyonunda suç örgütü kurma, kara para aklama, kaçakçılık ve dolandırıcılık iddialarıyla 35 şüpheliden biri olarak Remzi Sanver gözaltına alınınca Masonluk bir kere daha gündeme düştü. Kendisi ekonomi profesörü, eski İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü (2011-15) ve Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın Büyük Üstadı, ayrıca eski Galatasaray Spor Kulübü yöneticisiydi.
İşin tuhafı şu ki 17 Ekim 2025 gece yarısı saat 2'yi 8 geçe tamamen tevafuk eseri olarak X platformuna "Mason üstadlarını tanıyalım" diye bir 'tvit' göndermiş ve Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın internet sitesinden başka bir eski Mason Üstadı hakkındaki bilgiyi ekran görüntüsüyle paylaşmıştım.
Bu eşdüşme hadisesi bazılarının tuhafına gitmiş. Halbuki tarihle bu kadar hemhal olunca bozuk saatlerin günde iki defa doğru vakti göstermesi gibi nadiren de olsa gündemi yakalamış oluyorsunuz!
Peki kimdi paylaştığım Üstad-ı Azam veya Büyük Üstat
Sitede yer alan malumat aynen şöyleydi:
"Mustafa Edip Servet Tör (1927-1930).
Erkan-ı Harbiye mezunudur. Kurmay subay olarak Londra Sulh Konferansı askeri müşavirliği, kolordu kurmay başkanlığı gibi çeşitli görevlerde bulunmuş, Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk'ün yanında yer almış, Mondros mütarekesi sonrasında ordudan ayrılmıştır.
Sivil hayatta ise, Madenler Genel Müdürlüğü ve Müşavirliği yapmış, Balya Karaaydın Madenleri Müşavirliği yapmış 1923 ve 1927 yıllarında İstanbul milletvekili olarak, 1935-1950 yılları arasında ise Gümüşhane milletvekili olarak TBMM üyeliğinde bulunmuştur.
1927-1930 dönemi için Büyük Üstatlığa seçilmiş, bu görevi dönemin sonuna kadar yürütmüştür. 2 Eylül 1960'da vefat etmiştir."
Mekke'ye giden Mason
Şu detay dikkat çekici: Tam 27 yıl boyunca gedikli milletvekili imiş ve milletvekiliyken 3 yıl Mason Locası'nın Büyük Üstadlık koltuğunda oturmuş.
Pek söylenmez: O vakitler TBMM Başkanı Kâzım Özalp ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya dahil pek çok Mason, Mecliste ve Bakanlar Kurulu'nda koltuk sahibiydi ve bunlar yadırganacak işlerden sayılmazdı. Merak eden Haydar Rıfat'ın 1934 yılında İstanbul'da basılan Farmasonluk adlı kitabındaki ünlü Masonların listesine bakabilir.
Lakin çarpıcı olan nokta, Edip Servet'in Büyük Üstad olmadan bir yıl önce, 1926 Haziranında Hicaz Sultanı Abdülaziz'in düzenlediği İslam Kongresi'ne Türkiye temsilcisi olarak gönderilmiş olmasıdır.
Bu hadiseyi Kemalistliğiyle temayüz eden Falih Rıfkı Atay'dan okuyalım (Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, Kültür Bakanlığı Yay., 1981, s. 101-102):
"Atatürk sağ iken, büyük İslam kongrelerinden birine biz de çağırılmıştık. Kongre Mekke'de toplanacaktı. Atatürk'ün bir delege göndermeğe razı olup olmayacağını merak ediyorduk.
Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir. Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl Türklerin bunda manevi bir hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri, ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mı idi
Biliyordu ki Mekke'ye şapka ile gidilemez. Amma daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştireceğini zanneden bir cemiyet de ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Tör'ü çağırdı:
Mekke'ye gidip beni temsil edeceksin, dedi. Türk'sün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri medenileşmekten alıkoyan bâtıl itikatları yıkmak için Mekke'ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamağa bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin.
Edip Servet Tör, Mekke'ye şapka ile girdi. Müslüman delegelerinin en fazla itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye'yi efendice temsil etti."
Aynı çevreden ikinci bir isim daha anlatmış bu olayı: Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış olan, kendisi de bir Mason olan Hasan Cemil Çambel şunları yazmış (Makaleler, Hatıralar, 1964, s. 126-127).
"Bravoo! Aferin sana!"
"Atatürk bir ara, Mekke Emiri ile görüşmek üzere Mekke'ye bir mümessil gönderecekti. Acaba kimi seçecekti (…) Mekke ve Mekke Emiri, tamamen ortaçağ zihniyetine gömülü mutaassıp bir muhitti. Büyük hedeflerinden hiç şaşmayan Atatürk, bu şarklı geri muhitin hoşuna gitmek değil, şarklı milletlere, istiklâl mücadelesinde olduğu gibi, Kemalist Türkiye'nin, modern, Batılı, medenî ve müstakil bir devlet olduğunu göstererek, bir örnek vermek istedi ve bu maksatla Avrupaî bir kafa seçti: Edip Servet.